Bilindiği üzere 12 Mart 2021 İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabulünün yüzüncü yıl dönümüdür. Türkiye Yazarlar Birliği’nin çağrısıyla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi 24 Aralık 2020 tarihinde -Mecliste grubu ve temsilcisi bulunan bütün siyasi partilerin ortak kararıyla- 2021 yılını ‘İstiklal Marşı Yılı’ ilan etti. TBMM’nin bu çok yerinde kararı milletimiz tarafından da büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Sıra İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un hatırasına Ankara’da bir müze kurulmasına gelmiştir.
12 Aralık 2019 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri töreninde 2019 vefa ödülünün Mehmet Akif Ersoy’a verildiği açıklanmış ve bir kadirşinaslık numunesi olarak Mehmet Akif Ersoy’un vefat ettiği İstanbul Beyoğlu Mısır Apartmanı’ndaki dairenin kamulaştırılarak Mehmet Akif Ersoy Müzesi yapılacağı duyurulmuştu. İstiklal şairimize Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı nezdinde gösterilen bu büyük alâka yüksek bir vefa örneği olup son derecede memnuniyet vericiydi.
Söz konusu müzenin Mısır Apartmanı yerine Ankara’da Tacettin Dergâhı civarında yer almasının daha uygun olacağı kanaatini taşımaktayız. Şöyle ki Mehmet Akif’in kadim dostu Mithat Cemal Kuntay’ın, Mehmet Akif Ersoy adlı eserinde “Galata ve Beyoğlu… İşte Akif’in İstanbul’una dâhil olmayan iki yer. Akif’in İstanbul’u Haliç’in sırtındaki Sultan Selim Camisi’nden başlar, Marmara’nın yanındaki (Maltepe’de) Kazasker Feyzullah Efendi Camisi’nde biter.” ifadeleri geçmektedir.
Büyük Akif’in Milli Mücadele’ye katılıp İstiklal Marşımızı yazdığı Ankara’da Tacettin Dergâhı yanında –27 Aralık 1984’te açılan Mehmet Akif Ersoy evi civarında- daha geniş bir Mehmet Akif Ersoy Kültür Bahçesi şeklinde bir kültür külliyesi halinde yapılması bu yüksek seciye adamının hatırasına ve davasına daha münasip düşecektir kanaatindeyiz. Zira Akif hayatıyla davasını birleştirmiş bir şahsiyetti. Mısır dönüşü adeta sığındığı bir apartman katına sıkışacak bir müzeden ziyade Ankara Hamamönü’ndeki bahsedilen ev ve çevresinin yeniden düzenlenmesiyle devletimizin bu kadirşinaslığının abideleşmesinin Akif’in aziz hatırasına daha büyük bir saygı olacağı inancındayız.
Mithat Cemal Kuntay aynı eserde, “Köprüden Sarıgüzel’deki evine giderken Akif beş caminin maneviyatına yürürdü: Yeni Cami’nin kutsiyetine dalarak Mercan yokuşuna çıkar, Beyazıt ve Süleymaniye camilerinin iki kanadına bürünür, Şehzade Cami’sinin nurunda uçar, Fatih Cami’sinin şümulünde evine inerdi.” der. Buna binaen Mehmet Akif için İstanbul’da bir vefa nişanesi mekân arzu ediliyorsa onun yetiştiği ve halen mevcut olan Fatih Sarıgüzel caddesinin adı Mehmet Akif Ersoy Sarıgüzel Caddesi olarak düzenlenebilir.
Merhum Akif’in İstanbul’da doğduğu bina bugün Akşemseddin Mahallesi’nde, Galip Paşa Caddesi üzerinde 63 no’lu Kirman binasının bulunduğu noktada yer almaktadır. Burada da ayrıca Akif’in hatırasını yaşatacak bir çalışma yapılabilir. Bahsi geçen bu binanın kapısında Mehmet Akif’in orada doğduğunu gösteren bir tabelanın bulunduğu da kayıt edilmektedir. Akif’in hatırasının bu mekânda yaşatılması muhakkak Akif’in ruhunu daha çok şad edecek ve O’nun İstanbul’unda hatırası layık olduğu şekilde yaşatılmış olacaktır.
Büyük şehirlerin ruhuna karışan büyük hatıralar ve şahsiyetler vardır. Bu cümleden Akif’i onun İstanbul’una dâhil olmayan ve muhakkak onun şehir anlayışına uymayan bir apartman dairesinde hatırlamaktansa, düşünülen müzeyi başşehrimizin Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet katmanlarındaki anlam dünyasına da binaen ve buna bir katkı olarak Ankara’da kurarak başşehrimizde bir müze kültür merkezimizde Akif’i anmanın daha münasip düşeceği de ümit edilmektedir.
Efendi Barutçu 27.12.2020 Ankara