31 Aralık 1988 tarihinde Hakk’a yürüyen Seyyid Ahmet Arvâsî Hoca’mı sonsuz rahmetle anarken…
‘’Ben, İslam iman ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece ‘ İslam’ı gaye edinen ’ Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur.’’
S. Ahmet Arvâsî
‘’Toplumlar şahsiyetlerin üzerinde taşınan birer özel dünyadır. Toplumların tarih içinde aldıkları yer, yetiştirdikleri etkili şahsiyetlerin nüfuzu ile doğru orantılıdır. Şahsiyetler tarihin ruhundan aldıkları ilhamla yönetim, askerlik, edebiyat, sanat, ticaret ve bilim alanlarında öncülük, önderlik, özendiricilik, örneklik, uyarıcılık yapan kişilerdir. Şahsiyetler bir yerleşim yerinde (köyde, kasabada, şehirde, bölgede, ülkede) diğer insanlara, duygusu, düşüncesi ve davranışıyla öncülük ve önderlik ederken, gerekiyorsa canını ortaya koyarken, geniş kitlelerden farklı olduğunu bilir. Tarihin ruhuna karşı sorumluluk duygusuyla, sağlığını, huzurunu, maddi hayatını yeterince düşünmeyen hatta hiçe sayan şahsiyetler, kalabalıklar ortasında bile derin bir yalnızlık içerisinde yaşarlar.
Şahsiyetlerin yalnızlığına ve her şeyden vazgeçmesine sebep olan onlardaki bütünlüktür. Şahsiyetler, iç bütünlükleri tamamlanmış kimselerdir ‘’
‘’Şahsiyet kazandığı değer ve davranışlarla yapılandırdığı duygularıyla düşünceleri arasında anlamlı ve sürekli bir ahenk kurabilen, kendinden beklenilenleri elinden geldiği ölçüde yapan, kendinden beklenmeyenleri hiçbir şart altında yapmayan, kendi içinde bütünlüğe kavuşmuş insanlardır.’’
‘’Şahsiyetler ihtiyacı karşılamak üzere ortaya çıkan, belirginleşen ve önde duran, uyaran, örnek sayılan, temsil edici yanı belirgin olan kişilerdir. Büyük şahsiyetler tarihin ruhuna kulak kabartabilenlerdir.’’
‘’Milletin uyarılması, özendirilmesi, öz benliğine sahip çıkarak milli kıyama hazırlanması için önderlik eden insanlardır şahsiyetler.’’
Türkiye Cumhuriyeti devleti, milleti, özellikle Türk gençliğinin 1960’lardan 1980’lere kadar çok yoğun bir şekilde beynelmilel kara ve kızıl emperyalizmin ideolojik saldırılarına maruz kaldığı din, devlet, millet ve Türk-İslam medeniyetine ve Türk gençliğine çok şiddetli fikri ve fiili saldırıların yaşandığı bir dönemde yine milletin bağrından çıkmış Türk milletinin iman ve ruh köküne bağlı ‘’Türklüğün mazideki ihtişamından gelecekteki büyük hedefine mutlaka varacağına inanan’’ öncü şahsiyetlerden birisi de Merhum Hocam S. Ahmet Arvâsî ’dir.
Ve şairin dediği gibi:
‘’Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.’’
diye haykırarak beyinlerini, gönüllerini yabancı fikirlere tutsak etmiş gençlerimizi ve aydınlarımızı ikaz edendir. Kıblesini şaşıran, ruhunu şeytana kaptıran okumuşlara hak ve hakikat namına doğru istikameti gösterip;
‘’Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden’’
haykırışıyla kollarını açıp şaşkın kalabalıkları durdurmaya çalışan bir millet sevdalısıdır S. Ahmet Arvâsî.
Ülkenin ufuklarını karanlık bulutların kapladığı en umutsuz anlarda bile büyük ceddi Hz. Resulullah’ın mağaradaki ikiden birine ‘’Korkma! Üzülme! Allah bizimle beraberdir’’ dediği gibi ve yine kendisi gibi bir iman ve karakter abidesi olan Mehmet Akif’in bu peygamber müjdesinden aldığı ilham ile;
‘’Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.’’
mısralarında ifadesini bulan büyük ümidi şahsında temsil ettiği gibi ‘’ Biz
Türk-İslam ülkücüleri Allah’a hamdolsun, inanan insanlarız. Savaşımızda gönül, kafa ve bilek yan yanadır, dilimizde dua elimizde kılıç vardır.’’ ifadesinin yürekli sahibidir.
O yıllarda Türk milletinin karşı karşıya bulunduğu bunalımlara karşı yine iman şairinin ifadeleriyle;
‘’Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.’’
deyip çareyi ‘‘Türk-İslam kültürüne, Türk-İslam medeniyetine bağlı Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlâk ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslamiyet’i ruhu bilen, devletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak ümidiyle çırpınan, dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekte…’’ bulmaktadır.
Ve ‘‘Milliyetçilik; bir milletin kendini ekonomik, kültürel, sosyal ve politik yönden güçlendirmesi, başka millet ve gruplara sömürtmeme çabasıdır. Bu bakımdan milliyetçilik meşru bir hak ve şuurdur.’’ deyip milliyetçilik fikrini ‘medeniyet tasavvuru olan’ bir mecraya taşımış, dünkü ve bugünkü milliyetçi insanların düşünce dünyasında çok derin izler bırakmış, Türk milliyetçiliği fikrinin İslamî bir ruh kazanmasında birinci derece rol oynamış insanların en ön safında yer alıp ‘çeliğe su vermiş’ bir Horasan eri ve ismi ‘‘Türk-İslam Ülküsü’’ ile özdeşleşmiş sıra dışı bir mütefekkirdir.
O, bütün hayatını İslam dinine ve bu hak dîne bin yıllık hizmetiyle şereflenen Türk milletine adamış, mükemmel bir eğitimci, münevver bir yazar; ‘‘ Hayretle gördüm ki, bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var. Yine hayretle gördüm ki, bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var. Ve yine ürpererek gördüm ki, bu ülkede Türk-İslam kelimelerinin yan yana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var.’’ diyen ve yaşadığı dönemden bu günleri işaret eden bir erbab-ı kalemdi.
O, ‘‘Sahabe-i Kiram’dan sonra İslam’a en büyük hizmeti Türk milleti yapmıştır’’ diyen, ‘‘Yıldızlı göklerde dolaşan hilalin mahzun olmasına’’ gönlü asla razı olmamış, ‘İslam’ın basiretini ve Türk’ün haysiyetini’ temsil etmiş tam bir karakter abidesiydi.
Arvâsî Hoca ve çağdaşı ülkücü-milliyetçi dava adamları Ülkücülüğün bir reaksiyon olmayıp bir medeniyet tasavvuru olan alemşümul bir çağrı olduğunu ilan etmişlerdir. ‘Türk-İslam Ülküsü’ kavramı ise merhum S. Ahmet Arvâsî Hoca’nın fikir ve düşünce dünyamıza kazandırdığı en önemli bir kavram ve başlı başına bir eserdir.
- Ahmet Arvâsî Hoca 1 Mart 1978 tarihinden itibaren ‘’Her gün Gazetesi’’nde belli bir program çerçevesinde yazdığı günlük makalelerle tamamı on bölüm ve 559 makaleden oluşan ‘Türk İslam Ülküsü’ adıyla adeta ‘ Ülkücü Hareketin Anayasası’ diye tesmiye olunan başucu kitabına vücut vermiştir.
S. Ahmet Arvâsî bugün zihnimizi bulandıran kavram kargaşası haline gelmiş bütün meseleleri yıllar öncesinden ele almış ve bu mefhumları; ‘’tavizsiz bir Müslüman ve şuurlu bir Türk milliyetçisi’’ olarak, büyük bir vukufiyetle izah etmiştir. Bu muhteşem eserinde bir Müslüman Türk’ün günlük hayatından Türk milletinin dünü, bugünü ve geleceğine dair bütün temel meselelerine dair adeta bir bilgi hazinesi niteliğinde tespitler, analizler, çözümler manzumesi sunmuştur. Bu eserde fikir hayatımız, inançlarımız, Ülkücü düşüncemiz, insan ve cemiyet anlayışımız, milliyetçilik ülkümüz, nizamı alem davamız, kültür ve medeniyet görüşümüz detaylı olarak açıklanmıştır. O; ‘’aksiyoner olmadan dava adamı olunamayacağını’’ da mükerreren anlatmıştır. Türk-İslam Ülküsü’nün ikinci cildinde iktisadi ve siyasi hayatın yorumlanmasına daha çok ağırlık vermiştir. Üçüncü ciltte ise: İslam’da eğitim sistemi, din psikolojisi, İslam’ın cihanşümul çağrısı ve İslami uyanış konuları etraflıca işlemiştir.
S.Ahmet Arvâsî Türk gençlerinin milli İslami şuur sahibi olmasını temin etmek ve onlara her alanda destek vermek için 21 Temmuz 1979 tarihinde Türk Gençlik Vakfı’nı kurmuştur.
Merhum S. Ahmet Arvâsî Hoca’mın fikir adamlığı milliyetçilik görüşü, Türkiye’nin doğusundaki bölücü fitnenin arka planındaki emperyalist emeller, bunlara karşı alınacak tedbirler ve Türk-İslam Ülküsü dışındaki eserleriyle ilgili görüş ve değerlendirmelerimizi sütunumuzun sınırlı olması sebebiyle ilerdeki yazılarımıza bırakıyoruz.
Aziz hemşerim, değerli fikir ve dava adamı Dr. Mehmet Güneş Bey’in ifadeleriyle: ‘’Sıradışı bir öğretmen, büyük bir idealist, kelimenin kâmil manasıyla müstesna bir dava adamı, kıble yürekli hilal bakışlı ve kainatın solmayan Gül’ünün dalında biten bir ‘’Gül’’ goncası olan O’nun ahlâkı ile ahlâklanan ve her hâli O ‘’Gül’’ü hatırlatan Seyyid Ahmet Arvâsî Hoca’’ 31 Aralık 1988 günü saat 11.00 sularında İstanbul Erenköy’deki evinde, daktilosunun başında son yazısını yazarken bir kalp krizi neticesi dünya misafirliğini noktaladı, kelime-i şehâdetle son nefesini verirken tertemiz ruhunu ölüm meleğine teslim edip Rahmet-i Rahman’a kavuşmak için Hakk’a yürüdü ve yeni yılda bâki alemdeki hayatına yepyeni bir takvim astı.
Ve ‘’tarih önünde imtihana tâbi tutulmuş, bütün soruları soylu bir milletin istikbâli hakkında sorulmuş, zaman ve mekân bütünlüğü içinde sadece Allah ve Resûlüne karşı sorumlu olduğunun şuuruyla cevaplamış, her güçlüğe göğüs germiş bir Anadolu insanı… Manevî pınarlardan beslendiğinden hiç kimsenin şüphe etmediği Allah dostlarından dizili silsilenin son halkası…’’ olan rahmetli Hocam S.Ahmet ArvâsÎ ’nin cenazesi 1 Ocak 1989 günü öğleyin Fatih Camii’nde on binlerce kişinin kıldığı cenaze namazının ardından; ‘’Emrolundukları gibi dosdoğru olmaları’’ (Hud Suresi 11/112; Şurâ, 42/15), ‘’İlay-ı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem’’ çizgisinde nihai istikametlerini bulmaları, bir ömür gazi derviş kalmaları için büyük emekler sarf ettiği her yaştaki ülkücüler ve çok sevdiği Türk gençliğinin omuzlarında ‘’Peygamber Efendimiz’de tebarüz eden birçok güzellikleri bünyesinde toplayan’’ bu güzel insan tekbir ve salavatlarla Edirnekapı Mezarlığı’nda gözyaşları, Fatihalar ve dualarla toprağa verildi.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun…
KAYNAKÇA:
- Arvâsî, Seyyid Ahmet, Türk-İslam Ülküsü 1-2-3, Bilge Oğuz Kitapevi, Aralık 2013 İstanbul
2. Arvâsî, Seyyid Ahmet, Hasbihal 1, Bilge Oğuz Kitapevi, 2008, İstanbul
3. Tural, Sadık, Prof. Dr., Şahsiyetler ve Eserler, Yüce Erek Yayınevi, Mart 2006 Ankara
4. Güneş, Mehmet, Dr. , Gittikçe Artan Yalnızlığımız, Cümle Yayınları, Haziran 2015 Ankara
5. Öznur, Hakkı, Ülkücü Hareket 6, Alternatif Yayınları, 1999
6. Semerci, M. Ozan, Hatıraların Aydınlığında Seyyid Ahmet Arvâsî
7. Ünal, Tayfur, Hocam Seyyid Ahmet Arvâsî ’nin Karakteri, Ufuk Çizgisi Dergisi, Sayı 4, Ocak 1990
8. Barutçu, Efendi, ‘’Hatıraların Işığında Seyyid Ahmet Arvâsî Hocam’’ konulu seminer, ( 31.12.2012 Maltepe Türk Ocağı)