Bir mefkûre için düşünebiliyor ve bunun ötesinde hareket edebiliyor olması var olmak adına fevkalade önemli iki meseledir. Nurettin Topçu, bu yolda, Türk milliyetçiliği çerçevesinde düşünerek, geçmişten geleceğe bir yolda, fikir dünyamıza önemli katkılar yaptı. Zira ona göre Türkler, gelecek asırda var olmak istiyorlarsa düşünmek ve hareket etmek zorundalar. İşte bunun nasılı için Nurettin Topçu’ya dair yazılan bir değerli eser kaleme alındı yakın zamanlarda. Nurettin Topçu’yu Anlamak, Izdırabın Dili
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Türkiye’de, batılılaşma ile modernleşme arasında kalmış bir aydın tipinin varlığı ile baş edilmeye çalışıldı. Bu manada, gelenekten, tarihten, kültürden uzaklaşan bir düşünce tarzının önümüze bir yenileşme hareketi olarak konulduğu da bir vakıadır. İşte bahse konu problemi çok erken dönemlerde fark eden ve bir cumhuriyet projesi olarak gönderildiği Fransa’da aldığı felsefe eğitiminin sonunda ülkeye dönen Nurettin Topçu merhum bugünlerde yeniden düşünülmeye başlandı. Yeniden diyoruz zira uzunca bir süre birçok ön yargı ve kabullere kurban edildiği de inkâr edilemez.
Nurettin Topçu edebi metinler, lise ders kitapları, akademik tezler ve sair dergi yazıları başta olmak üzere farklı tür ve şekillerde eserler kaleme aldı. Bu eserlerde öğretmenliğinin de verdiği şuur ile hep bir derdi ve ızdırabı aktardı. Bu ülkede “ben” olmak ve bireyin kendinden başlayan var olmak derdini en keskin cümlelerle aktardı. Ve buna rağmen fikirlerinden çok hayat tarzı ve hayat hikayesiyle ile ilgi çekti. Gençler belki bu yüzden onu dinledikleri her kişiden hep hayatına dair hatıralar öğrendiler. Fikirleri sanki ulaşılamaz bir dil ve üslup duvarı ile çevrildi.
Nurettin Topçu’nun fikirleri bir dayatılmış hal olmaktan öte bir düşünce ve hareket çağırısıdır. Onun zihniyetten öte yöntemi ile batıya dair ile milli muhtevayı modern zamanda millete ve insanlığa açıklayan tefekkürü Galip Çağ’ın bu çalışmasında farklı yönlerden ele alınıyor. Şüphesiz böyle bir Nurettin Topçu fikir portresi intikali zor bir düşünüre ulaşmak için sade ama emek mahsulü bu çalışmanın bölümleri arasında söz konusu olacaktır.
Bir süredir birlikte Mefkûre Mektebi Okumaları adı altında Prof. Dr. Altan Çetin ile Türk düşüncesinin önemli isim ve eserlerini mütalaa ettiğimiz Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü öğretim üyesi Dr. Galip Çağ, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız problemin çözümüne dair tekliflerini sunduğu bir eser kaleme aldı. Eserin iddiası, başta gençler ile Topçu’nun fikirlerini yakınlaştırmak ve elbette onunla henüz tanışmamış bu ülkenin dertlilerine onun fikirlerini anlatmak.
Galip Çağ eserin önsözünden giriştiği işin zorluğunu: “Topçu Bey gibi ketum, kendini anlatmayan ve katmanlardan oluşan bir tefekkür dünyasına sahip olan münevverlere dair metinler, şüphesiz yazılırken de okunurken de sancılı bir sürece gebedir” cümleleri ile anlatıyor. Akabinde de giriş kısmı ile eserin hikâyesini sunuyor bizlere. Ve sonra da üç ana başlığa ayırıyor eserini:
I – Izdırabın Üslubuna Dair
II- Sırrın Sanatına Dair
III- Nurettin Topçu, Tarih ve Toplum
Bu üç ana başlık altında toparlanan her biri yazının farklı dönemlerde kaleme alınmış akademik yazılar, konferans metinleri ve dahi müstakil yazılar olduğu görülüyor. Düzenli atıfların yapıldığı, ciddi alıntıların olduğu çalışma boyunca Topçu’ya dair daha evvel yazılmış bazı takdis metinlerinden farklı bir üslubu olduğu anlaşılıyor. Kaldı ki Topçu tartışmaların odağında bir düşünür de olunca bu hassas konulara girmek kaçınılmaz oluyor.
Galip Çağ eserin ilk bölümünde Topçu’nun okuma ve yazma düzenini anlatıyor ki bu gençler için önemli bir çaba. Onun gibi bir filozofun okudukları ve izlediklerinin bilinmesi nasıl yetiştiği sorusuna cevap verebilmek için mühim. Bunun yanında yazma rutini ve alışkanlıklarını bilmek de bu eserlerin nasıl ortaya çıktığına dair önemli fikirler veriyor.
Topçu yazılarına çoğu zaman ya bir hüküm cümlesi ile ya da bir ta-nımla başlar. Çünkü kendi için değil halk için, in-san için yazar. Yazılarında gördüğünü anlatmak ister. Bir derdi vardır. Ve bir muallim edası ile bu derdin peşindedir. Dolayı-sıyla çoğu zaman didaktik bir üslup kullanır. Meseleleri anla-manın yolunun öncelikle o meselenin paradigmasını, kavramla-rını anlamaktan geçtiğini bilir. O yüzden sıklıkla tanımlar yapar. (s.17)
İkinci bölümde onun sanata dair düşünceleri ve edebi kişiliği üzerinde duruluyor. Burada yer alan Topçu ile Sabahattin Ali ilişkisine dair bölüm ilginç. Zira iki farklı düşünce tipinin hangi saiklerle bir arada olduğunu okumak ve anlamak önemli.
Son kısımda yer alan bazı konular ona dair tartışmaların bir kısmı için aydınlatıcı. Bilhassa da Osmanlı Devleti’ne dair olanlarına.
Aslolan şu ki Topçu bahsi geçen son devir ulemasının İslam ile devlet arasına girişini bedenin ruh ile ayrılışına bağlar. Be-deninin ruhtan arınması nasıl ki ölümüne işaret ise devletin İslam’ın değerlerinden yukarıda ifade edilen şekilde uzaklaştırılması da ölümünü kaçınılmaz kılar. Bu metafiziğini kaybetmiş bir medeniyetin son bulmasının kaçınılmazlığını ya da onu bir-çok kez ifade ettiği toplumların tekâmülü gerçeğinin inkârı manasına gelir. (s. 111)
Galip Bey’in bu çalışmasının şahsımıza ithaf etmesi şüphesiz bizim için büyük bir sorumluluktur. Ancak asıl sorumluluğumuz bu ve buna benzer eserler ile Türk gençliğini Topçu gibi düşünürler ile yaklaştırmaktır. Dileriz sayıları artar ve aradığımız düşünce zenginliğine yeniden kavuşma imkânı buluruz.
* Galip Çağ, “Nurettin Topçu’yu Anlamak Izdırabın Dili” Otorite Yayınları, 2020
Efendi Ağabey,
Teşekkür ederim, okudum. Ben de Emin Işık rahmetlinin Nurettin Topçu kitabı üzerine bir değerlendirme yazdım.
https://millidusunce.com/emin-isika-gore-nurettin-topcu/
Bilginize sunuyorum.
Saygı ile
Hasip Saygılı