‘’TAŞER’E AĞIT
-Taşer’in ardından
Son sınır taşını kanunsuzluğun
Şahin çizgisinden aşıyor Taşer,
Bir yüce ülküde ölümsüzlüğün
Andını sonsuza taşıyor Taşer.
YETİK OZAN’’
‘’BİZ KİMİZ? BİZ BİR CİHAN DEVLETİNİN KALINTILARI ÜSTÜNDE CİHAN HAKİMLERİNİN EVLATLARI OLARAK OTURUYORUZ. SOKAKTAN MEKTEBE, KAHVEDEN FABRİKAYA KOŞMALIYIZ. SANAYİMİZİ KURMALI BÜYÜK MİLLETİN İMKANLARINI BÜYÜK GELECEĞİ KURMAK İÇİN SEFERBER ETMELİYİZ.’’
‘’MİLLET BİNLERCE SENE İÇİNDE KAN’IN, İMAN’IN, DUYGULARIN BİRLEŞMESİYLE YOĞURULMUŞ VE MÜŞTEREK KIYMET HÜKÜMLERİ HALİNDE BİLLORLAŞMIŞ, MÜŞTEREK DAVRANIŞLAR HALİNDE GÖRÜNMEKTE OLAN, HAZ VE ELEMİ BERABER TADAN, BİRBİRİNDEN HABERİ YOKKEN DE BİRBİRİ GİBİ OLAN BİR VARLIKTIR…’’
‘’HİÇBİR KANUN, HİÇBİR NİZAM VE HİÇBİR KİŞİ MİLLETTEN ÜSTÜN OLAMAZ VE GÖRÜLEMEZ. ÇÜNKÜ ASIL OLAN MİLLETTİR. HİZMET O’NADIR VE HER ŞEY O’NA LAYIK VE YARARLI OLDUĞU NİSBETTE MUTEBERDİR…’’
DÜNDAR TAŞER
O’nu 48 yıl önce uğursuz bir trafik kazasında kaybettik. Çelikleşmiş iradesiyle Türk Milliyetçiliğinin yiğit bir savunucusu, bir alperen ahlakıyla ülkücü gençliğin isim babası ve onların ruhlarını mayalayan insandı.
‘’BAYRAĞI GÖNDERE BİRLİKTE ÇEKECEKTİK…’’
Ebedi istirahatgahına tevdi edilirken de Türkeş Bey, merhumun mezarı başında şöyle demişti:
“Aziz ülküdaşım!
Acı kader bizi, mezarının başında konuşmak gibi aklımıza hiç getirmediğimiz bir vazifeyi yapmak mecburiyetinde bıraktı. Sen, milletimizin yiğit ve ülkücü bir evladı, partimizin çok mümtaz bir siması idin. Daha uzun yıllar omuz omuza çalışacağımıza, ülkümüzün bayrağını birlikte taşıyıp zafer gönderine çekeceğimize inanmıştık. Olmadı.
Ne yapabiliriz. Takdir-i ilahi.
Aziz Taşer, ömrünce Türk Milletini sevmenin, büyüklüğüne inanmanın sırrına ermiş, hayatın gayesini milletine hizmette görmüş, dünya hırslarına iltifat etmemiş, hiçbir mevkiin cazibesine kapılmamış, tam bir Türk Milliyetçisi olarak yaşamıştın.
Zekanın parlaklığı sevginin sonsuzluğu, kültürünün zenginliği kadar, yüreğin de büyüktü. Talihsiz bir dönemde, nankör bir dünyada, milletini en çok sevenlerin horlandığı bir idrak yokluğu içinde yaşamak, kalbini kemiren bir dertti. Yine de dayanıklı idin. Ama kader nankörlüklerin, anlayışsızlıkların çökertemediği mukavemetini, bir arabanın çarpmasıyla yıktı.
Biz de yıkıldık. Ama biliyoruz ki, ömrünü verdiğin mücadelenin zaferi uğruna, üzüntümüz ne kadar büyük olursa olsun, asla sarsılmadan ilerlememizi bekliyorsun.
Ruhunun daima bizi takip edeceğini, müşterek davamıza hizmet edebildiğimiz müddetçe müsterih olacağını çok iyi bilmekteyiz. Seni hep aramızda sayacağız.
Hayatının gayesi saydığın müşterek ülkümüzün zafere ulaşması uğrunda, birlikte kurduğumuz iman ocağının sönmeden yanacağına ve bir gün milletimizin kara talihinin değiştirileceğine manevi huzurunda söz veriyoruz.
Aziz ülküdaşım Taşer,
Seni dava arkadaşlarının ve bütün memleketimizin gelecek yıllarda daha iyi anlayacak ve manevi şahsiyetinin takipçisi olduğumuz kutsal davamızda bizlere destek olacağına inancımız tamdır.
Aziz ülküdaşım,
Seni ebedi bir yolculuğa uğurluyoruz. İnanıyoruz ki, huzur içindesin. Huzur içinde kal. Ulu Tanrıdan rahmet dileyerek aziz hatıran önünde derin bir acı içinde eğiliyoruz.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı merhum Gün Sazak da O’nun arkasından şöyle söyleyecekti:
EMSALLERİNDEN AYRI ADAM
Gün SAZAK
Türkiye’de politikacı, yazar ve düşünür en bol bulunan şeylerdendir. Rahmetli Dündar Taşer de politikacı, yazar ve düşünürdü amma benzerlerinden farklı idi. Latincede ‘’Epluribus Unum’’ diye bir sözcük vardır, bu emsallerinden ayrı demektir. Dündar Taşer de böyle emsaline nazaran mümtaz bir yaratılıştaydı. Türk milletine faydası olmayacak politikanın, düşüncenin veya yazının adamı değildi. Her davranışının temelinde ve hedefinde mensup olduğu yüce milletinin menfaati bulunurdu. Türk milliyetçiliği anlayışını hiçbir zaman sulandırmamış, sağlam fikri yapısı faydalı bilgi hazinesiyle ve kuvvetli muhakemesi ile günün modası ve esen rüzgarların tesirinde kalmamıştı; hakikatleri ortaya koyarken Türk milletine faydası ile birlikte mütalaa etmişti. Mükemmel bir devlet adamının örneğini, getireceğimiz milli devlet içinde sunacaktı.
Nur içinde yatsın. Cenab-ı Hak ona layık olduğu manevi mevkii çoktan vermiştir. Ben büyük milletimin kaderine yanarım, ona hizmet vadeden ender yetişmiş bir evladını kaybetmiştir.
Tanrı Türk’ü korusun, inşallah pek çok Dündar Taşer’ler yetişir.’’
Yıllar sonra kendisi de genç denecek yaşa rahmeti rahmana kavuşan büyük fikir ve ilim adamı Prof. Dr. Erol Güngör ise ‘’Taşer’in En Büyük Hizmeti’’ başlıklı yazısında özetle şöyle diyordu:
‘’İlikleri donduran bir kış günü, karlar altında yüzlerce gencin bayrağı sarılı bir tabut arkasından muntazam sıralarla yürüdüklerini gördüm. Elinde kitaplarıyla fakülte kapısından çıkarken şehit edilmiş bir arkadaşlarına karşı son görevlerini yapıyorlardı. Gözlerinde sadece bulanık bir hüzün değil bir ümit parıltısı okunuyordu. Başları dik, vakar içinde yürürlerken baktım ve düşündüm ki, bu gençlerin pek çoğu Dündar Taşer’i görmemiştir. Halbuki bu vakur kalabalığın en önünde sanki o vardı. Gençler hakikatte bir şehit arkadaşlarının tabutu arkasında değil kendilerini kutsal bir ülkü yolunda toplamış ve mayalamış olan Taşer’in gösterdiği hedeflere doğru yürüyorlardı.
Önümüzdeki yıllar içinde bu gençler ve onlar gibi daha binlercesi bütün Türkiye’de ülkenin idaresini ellerinde tutacaklar. Aralarından ilim ve fikir adamları çıkacak, kendilerini bir delikanlılar kalabalığı olmaktan kurtarıp da bir milletin gençliği haline getiren azim ve iradenin nereden geldiğini araştıracaklar. Ağabeylerinin bir zamanlar dağınık, derbeder, sahipsiz, ezik dolaşırken nasıl olup da bir gün toparlandıklarını düşünecekler. O zaman bu kutlu toparlanmalarda emeği geçmiş kimseleri daha iyi tanıyacaklar. Karşılarına bir büyük adam çıkacak ki, onun yaptıklarını kolay kolay izah edemeyecekler, bir tek kişinin bu büyük işi nasıl omuzlayıp yürüttüğünü büyüklerine soracaklar, büyükleri ise onlara ancak şunu söyleyebilecek: ‘’Taşer’i tanımayan bunu anlayamaz.’’
…Türk milliyetçiliği tarihinde ilk defa onun çalışmaları sonucudur ki bütün milliyetçi gençler tek bir bütün haline gelmişler, dağılmaktan ve ezilmekten kurtulmuşlardır.
…Taşer her şeyden önce kendini bir derviş mahiyeti içinde tutmayı bildi… gençlere iki şey öğretti: birincisi Türk tarihinin yeni bir yorumu, ikincisi bu tarih içinde çağdaş Türk gençliğinin yeri ve vazifesi. Başarısının fikri bakımdan sırrı işte bu noktada yatar. Onun getirdiği yorum şimdiye kadar milliyetçilikte ihtilaf konusu olan bütün noktaları bertaraf etmiş herkesi birleştirmiştir.
Fikirlerinin yanında şahsiyetine ait vasıfları hesaba katmazsak onun başarısını yine açıklayamayız.
…Taşer bizim tarihimizdeki “veli” ve “alp” tiplerinin her ikisinin özelliklerini de üstünde taşıyordu.
…bugün Türkiye’de istikbalimizin temeli ve garantisi olan milliyetçi gençlik kitlesi vardır. Bu gençlik her türlü iftiranın, en akla gelmez şirretliklerin karşısında tarihi misyonunu yerine getirmek üzere dimdik yürüyor. Gönlü yabancı topraklarında, vicdanı yabancı ellerde değildir. Sadece Türk milletini düşünüyor, onun felaketine ağlıyor, onun saadetine seviniyor, onun imanını taşıyor, onun büyüklerini rehber ediniyor ve hepsinden öte de hiç parçalanmadan yürüyor. Bu yüzden bu gençlik Türk Milleti’nin göz bebeği, bugünün ve yarının en büyük teminatıdır. Ölümü hiçe saydığına göre, milletini selamete çıkaracak azmi ve kudreti taşıyor demektir.
Bu yapının büyük mimarının aziz hatırası önünde bir defa daha eğilelim. O bir manevi yapı kurdu, insanların gönüllerini ve fikirlerini birleştirdi. Bu da her türlü maddi yapıdan daha güçlüdür.’’
Bu sözlerden sonra bize ancak Yüce Tanrının, bu büyük yürekli, yüce gönüllü Dündar Taşer Ağabeyimize sonsuz rahmetiyle muamele etmesini dilemek düşer.