Türkeş’in ikili münasebetleri: İncelik, dikkat ve sevgi
Yukarıda da temas ettiğimiz gibi Türkeş Bey’in bir kurmay subay ve tecrübeli bir diplomat tavrıyla dava arkadaşlarına ve başka insanlara kaşı gösterdiği sevgi, saygı hareketin mensuplarının birlik ve dayanışmasında önemli bir rol oynamıştır. Genç yaşlı kiminle karşılaşsa dikkatle dinler o insanlara ehemmiyet verdiğini hissettirirdi.
Bu konuda İskender Öksüz şunları yazıyor “Teşkilat kurabilmenin temellerinden biri de bu tavırdır. Kendine güvenen ve fikrini yaymak isteyen büyük ülkü sahiplerinde hep bu tavır görülür. Ben seni dikkatle dinliyorum, sen önemlisin, fikirlerin benim için önemlidir. Kendine saygı duyan insanların karşısındakini de tıpkı kendi gibi saygıdeğer görmesinin tabiî tezahürüdür bu.
Şimdi elini öptürürken başka tarafa bakan “liderlerle” ne büyük tenakuzdur ya Rabbim! Kendinden emin olmamanın, kendine saygı duymamanın, kendi değerinden duyduğu şüpheyle savunmaya çekilmenin tezahürü de budur işte. Büyük olamayanlar büyüklük taslar.”
28 Kasım 2016 tarihinde “Geçmişten geleceğe birkaç hatıra” başlığıyla bir yazı yazmıştım. Şu an 84 yaşında olan hocaların hocası Prof. Dr. Fikret Eren hocamdan nakletmiştim: ‘ 1965 senesinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Doktor Asistan olarak çalışıyordum. Avrupa’dan yeni dönmüştüm. Fransızca ve Almanca’ yı konuşup yazabiliyordum. Medeni Hukuk dalında doktora yapmıştım.
1-2 sene sonra üniversitedeki hocalarımızdan Prof. Dr. Hüseyin Cahit OĞUZOĞLU, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Alparslan TÜRKEŞ’ in benimle tanışmak istediğini, beni Yüksel Caddesindeki (Şu anki Turhan Kitabevinin bulunduğu yerde iki katlı bir bina E.B) CKMP genel merkezine davet ettiğini söyledi. Hüseyin Cahit Hoca rahmetli Türkeş Bey’in hala oğluydu. Her halde benden sitayişle bahsetmiş olmalı ki benimle tanışmak istemiş. Bir gün beraberce gittik. Türkeş Bey masasından kalkıp beni odasının kapısında karşıladı. Nezaketle elimi sıkıp buyur etti. Masasına geçmeyip karşımdaki koltuğa oturdu. Uzun süre sohbet ettik. Çok nazik ve çok mültefitti.
CKMP’nin ismi 1969’daki Adana’daki kurultayda Milliyetçi Hareket Partisi olarak değişti. Biz Türkeş Bey’i ziyaretlere devam ediyorduk. Ankara’daki milliyetçi bilinen üniversite hocalarını her ay evine yemeğe davet ederdi. Biraz para bulursa dışarıda yemek verirdi. Bu davette Türkiye’nin, Türk Dünyasının ve hatta insanlığın temel meseleleri ile ilgili sohbetler, müzakereler yapılırdı.
Türkeş Bey herkesi büyük bir sabırla dinler, bir çok konuyu hocalara danışır, böylece bu davetler birer fikir ziyafetine dönüşürdü.
Daha sonra Doç. Dr. Kurt Karaca müstear ismiyle yazdığım ‘Milliyetçi Türkiye’ isimli kitabı Türkeş Bey’in ısrarlı telkin ve talepleri üzerine yazmıştım. Bu kitap iki senede 17-18 baskı yaptı. Ve bütün gelirlerini MHP’ye bağışladım.”
Benim de bizzat şahit olduğum benzeri hususlar vardır. Türkeş Bey siyasi çalışmaları sebebiyle hangi ile gitse eski önce dava arkadaşlarını, davamızın emektarlarını, o şehrin bilinen milliyetçi kanaat önderlerini davet eder, onlarla buluşur, düşüncelerini öğrenir ve fikirlerini alırdı.
İstanbul’a her gidişinde parti teşkilatından önce mutlaka İstanbul’daki üniversite hocalarıyla ( Merhum Prof. Dr. Turan Yazgan, Necmettin Hacıeminoğlu, İbrahim Kafesoğlu, Mehmet Eröz,Nevzat Yalçıntaş, Suavi Topçuoğlu,Cevat Babuna,Süleyman Yalçın, Erol Güngör, Dr. Tevfik Ertüzün ve yaşayan değerli büyüklerimiz Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Sevgi Kafalı,Mustafa Erkal,Alev Arık,Ahmet Yörük,Ömer Alparslan Aksu,Münir Kutluata,Ahmet Gökçe, Dr. Birol Emil, Dr. Mertol Tulum) buluşur, istişareler eder, düşüncelerini alır, daha sonra MHP il teşkilatına giderek siyasi çalışmalarını yürütürdü. Bu uygulama Erzurum’da da, İzmir’de de, Trabzon’da da, Eskişehir’de de böyle devam ederdi.
Bir başka unutmadığım hatıram 1975 senesi Mayıs ayında Ankara’da Atatürk kapalı spor salonunda “Ülkücü Gençlik Kurultayı” adıyla bir kurultay düzenlenmişti. Türkiye’nin dört bir yanından beş altı bin kişi toplanmıştı. Türkeş Bey kurultay divan başkanlığına Trabzon Teknik Üniversitesi Rektörü Merhum Prof. Dr. Saffet Rıza Alpar Hanımefendiyi tavsiye etmiş ve davet ettirmişti.
Saffet Rıza Hanım vakur , kendinden emin bir tavırla kurultay salonuna girdiğinde salondaki binlerce insan ayağa kalkarak gür bir sesle “Ülkücü Rektör, Ülkücü Rektör” diye tezahürat yapıyordu. O tarihte Trabzon Teknik Üniversitesi Milli Eğitim Bakanlığına bağlıydı.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde vb. bazı fakültelerde aşırı solcu devrimci militanların zulüm ve tehditlerinden dolayı okullarını bırakmak zorunda kalan bir çok arkadaşımız için Trabzon Teknik Üniversitesi güvenli bir limandı. Öğrenimlerine burada devam edip fakültelerini bitiriyorlardı. Çok sayıda arkadaşımız bu üniversiteye asistan, araştırma görevlisi olarak kabul edilmişti.
En önemlisi ise Saffet Rıza Alpar Hanımefendi Balkan Savaşının büyük kahramanlarından İşkodra Müdafii Şehit Hasan Rıza Paşa’nın kızıydı. (Hasan Rıza Paşa, Osmanlı Meclisi Mebusan Üyesi, Arnavut Irkçısı Esat Toptani tarafından pusuya düşürülerek şehit edilmişti.)
Türkeş bey böylesine müstesna bir kahramanın kızını unutmuyor rektörlüğü sürecindeki cesur, imanlı ve vatansever, ilim hayatına önem veren, aynı zamanda bir büyük ilim adamı Saffet Rıza Alpar Hanımefendiyi çok değer verdiği Ülkücü gençliğin kurultay başkanlığına davet ettirip taltif ediyordu. Hem ilime ilim adamına verdiği değeri hem de babası büyük şehidin hatırasını unutmadığını gösteriyordu.
Türkeş Demokrat mıydı? Parti İçi Demokrasi
Türkeş Bey’in aynı ideale gönül veren arkadaşlarına karşı dikkat, sevgi ve saygı göstermesi parti idaresine de kendiliğinden demokrasi olarak yansımıştır. Sayın Sadi Somuncuoğlu’nun gözlem ve hatıraları Türkeş Bey’in ve 1980 öncesi MHP’sinin nasıl çalıştığına dair önemli ipuçları vermektedir.
“1969’da MHP’de Genel İdare Kurulu’na seçildim. 1980’e kadar Türkeş’le beraber olduk. Divanda, Genel İdare Kurulu’nda ve Parti Grubu’nda yazılı bir gündemle toplanılır. Genel İdare Kurulu ayda bir; Parti Gurubu ve Başkanlık Divanı her hafta toplanır. Hatta onun dışında acil konular olursa acil toplantılar yapılırdı.
Gündem ile çalışma yapılır. Gündem nedir? Madde madde kâğıda yazılmıştır. Birinci madde bitti, söz alan olmadı mı madde oylanır. Oylanacak madde çok önemliyse kâğıt dağıtılır, gizli oylama yapılır. Orta derecede ise el kaldırılarak, üzerinde kolay anlaşılacak bir konuysa uzlaşmayla, hani konsensus dedikleri siyasi metotla yapılırdı.
Her toplantıda 3-5 madde vardır. Her maddenin görüşülmesinde 3-5 teklif olur. Bu hesapla 1969’dan 1980’e kadar binlerce teklif görüşülmüştür. Türkeş genellikle fikir beyan etmezdi. Fikrini çok nadir beyan ederdi. Peki, nasıl karar alınırdı? Herkes sözünü bitirince oylamaya gidilirdi. İlk defa katılanlar şaşırırdı.
Tek adam değil, takımın ortak aklı
Genel İdare Kurulu ile Meclis grubu ortak toplanmıştık. Gündemde ülkenin içinde bulunduğu anarşi konusu vardı. Ben, son Kahramanmaraş olaylarından bahsederek, ‘Güvenliğin emniyet güçleriyle sağlanamayacağı anlaşılmıştır. Acil ve etkili tedbir, Anayasanın emri olan Sıkıyönetime başvurulmasıdır; görüşülmesini teklif ediyorum’ dedim.
Türkeş, çok nadir görülen bir şekilde düşüncesini baştan açıklayarak ‘Arkadaşlar, askerler siyaset işlerinden pek anlamazlar, gelin sıkıyönetim istemeyelim’ dedi. Müzakere başladı; söz alan üyeler teklifin lehinde ve aleyhinde konuşmalar yaptılar. Söz bitince gizli oylamaya geçildi, sayımda sıkıyönetimin ilanı gereklidir kararı çıktı. Bu kararımız basına açıklandı; TBMM toplanarak konuyu görüştü ve 26.12. 1978 günü 13 ilde sıkıyönetim ilanına karar verildi.
Teklifi kabul edilmeyen Türkeş, bu sonucu çok normal gördü ve ‘arkadaşlar karar verilmiştir. Bunun dışında söylenenler hükümsüzdür; unutulmalıdır. Bu kapıdan aldığımız kararın zaferi için çıkacağız.’ dedi. Herkes mutlu, kendinden emin ve kararlı bir şekilde toplantıdan ayrıldı.
Bir başka gün Türkeş Bey, ‘Adana’dan aday olmayacağım, Ankara’dan aday olmak istiyorum’ dedi. Onun için müzakere açıldı. Söz alınıyor, bir arkadaşımız, siz Adana ile bütünleştiniz tekrar Adana’da devam etmeniz lazım, bunu rakip partiler istismar eder, Ankara’dan aday olmanız doğru değil diyor. Bir başka arkadaşımız, Ankara’dan aday olmanız doğru diyor. Bir genel başkan ben Adana’dan değil Ankara’dan aday olmak istiyorum diyor, orda bulunan yönetim kurulu üyesi bu doğru değil diyor veya söz alıyor bu doğru efendim diyor. Gizli oylama için kâğıt dağıtıldı. Oylandı, Adana çıktı ve Adana’dan aday oldu.
Bunu bugün hiçbir lider yapamaz. O gün de yapamazdı. Kendine demokrat değil özgürlükçülerin kralı dese yapamaz.
O muazzam güç böyle doğar
“Buradaki üstünlük herkesin fikirlerini, hiçbir endişe, hiçbir çekinceye kapılmadan, hiçbir tereddüt duymadan, rahatça ifade edebileceği bir ortamı meydana getirmek ve böyle yönetmek. İşte demokrasi budur! İnsan haysiyetine, şahsiyetine hizmet budur! Fikirlerine değer vermek budur! Bunu temin eden insan olduğu için herkes Türkeş’e, sonsuz hürmet ve bağlılık gösterdi. Gerçek liderlik buydu.“
Yalnız merkezde değil, ülke çapında teşkilâtlarda da aynı hür hava hâkimdi. Bölge toplantıları, il toplantıları yapılırdı. Orada mahallî yöneticiler, merkezin şu veya bu tutumuna, beyanatına karşı tenkitlerini dile getirirlerdi. Türkeş Bey, dikkatle dinler, not alır, dinlediğini konuşana kuvvetle hissettirerek dinler ki buna “aktif dinleme” deniyor; ve sonra cevap verirdi. Konuya göre dinlerken aldığı notlara bakarak söylenenleri madde madde cevaplandırır ve olup bitenin niçin öyle değerlendirildiğini uzun uzun izah eder; haklı tenkitleri teşekkürle vurgular; arkadaşlar bunun üzerinde duracağız der ve hesap verirdi.
“Ve” diyor Somuncuoğlu, “bu sürekli alışveriş, hür ve saygılı atmosfer içinde, kısa zamanda gerek merkez organları gerekse bütün parti teşkilatı, tek ve birleşik bir ortak akıl haline geldi. Öyle ki, herhangi bir olay karşısında, Genel İdare Kurulu’nun herhangi bir üyesine veya İstanbul, İzmir veya Kars veya Konya teşkilatından bir yöneticiye, Türkiye siyaseti ile ilgili herhangi bir şey sorsanız, hayret verici şekilde aynı cevabı alırdınız. Bu fikir birliği teşkilâtlardan taraftara yayıldı. Etkisi bugüne kadar uzanan MHP hareketinin sırrı buradadır; bu hürriyet ve demokrasi anlayışında ve onun sağladığı şahsî inisiyatif ve sorumluluk hissindedir.
Devam edeceğiz…