Geçtiğimiz hafta basına ve sosyal medyaya düşen bir haber dikkatlerden kaçmadı. Zülfü Livaneli Halk TV’deki bir programda Eski Genel Başkanı Bülent Ecevit’le ilgili ağır tenkitlerde bulunmuş. Buna Ecevit’in eski partileri CHP ve DSP’den daha bir cevap gelmeden -herhalde o anda Halk TV’yi seyrediyor olmalı ki- MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli anında program yöneticisine bir çağrı yazarak şu ifadeleri kullanmış:
“Merhum Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’le süresi 3,5 yılı bulan 57’nci Cumhuriyet Hükümetinde birlikte görev yaptık. Bu vesileyle kendisini yakından tanıma fırsatım oldu. Tam bir beyefendi, saygın bir devlet adamı, tutarlı ve milli nitelikli bir solcu, aynı zamanda da Türk milletinin değerleriyle çatışmayan, çelişmeyen bir şahsiyetti. Merhum Ecevit’in Türkiye’nin hak ve çıkarlarını samimiyetle savunduğuna her fırsatta şahit oldum. Bu haliyle, Zülfü Livaneli’nin Merhum Ecevit’le ilgili mesnetsiz iddialarını, meşrepsiz ithamlarını, hatta seviyesiz iftiralarını reddettiğimi özellikle ve sizin vasıtanızla paylaşmak isterim. Merhum Bülent Ecevit’in devlete ve millete bağlılığını tartışmaya açmak hem vebal hem de haksızlıktır. Bu duygu ve düşüncelerimi kamuoyunun bilgi ve takdirine sunuyorum… Göstereceğiniz hassasiyetten dolayı da teşekkür ediyorum.”
Biz de kamuoyunun bir ferdi olarak bundan bilgi sahibi olduk ve nasıl takdir ettiğimizi de bilahare yazacağız.
Hemen peşinen belirteyim ki Türk İslam geleneğinde mezarı tekmelemek yoktur. Dolayısıyla ölmüş bir insanın arkasından iftira ve haksız şeyler söylemeyi doğru bulmayız. Lakin, söz konusu olan kişi devlet ve millet hayatında şöyle veya böyle önemli mevki ve makamlarda bulunmuşsa varsa meziyetlerini, hata ve günahlarını belirtmek -gelecek nesillerin ibret alması ve aynı hatalara düşmemesi için- bir vicdani sorumluluktur.
Sayın Genel Başkanın Eski Başbakan Bülent Ecevit ile ilgili övgü dolu ifadeleri kendi şahsi kanaatleriyse söyleyecek sözümüz yoktur, saygı duyarız. Ama bu ifadeler bütün bir MHP camiası adına söylenmişse MHP’nin dünkü ideallerine bağlı, sıradan bir mensubu olarak buna itirazımız vardır. Biz de bu itirazdan yola çıkarak Ülkücü, milliyetçi hareketin geçmişte önemli vazifeler üstlenmiş bazı mensuplarına “Bülent Ecevit denilince aklınıza ne gelir?” sorusunu yönelttik. Biz de aldığımız cevapları noktasına virgülüne dokunmadan kamuoyunun bilgi ve takdirlerine sunuyoruz.
Saim Tekin (Emekli Albay, MHP Eski Genel Başkan Yardımcısı, Şehit Bingöl Belediye Başkanı Hikmet Tekin’in ağabeyi)
-Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde Bingöl Belediye Başkanı olan ve silahlı saldırıya uğrayan kardeşim Hikmet Tekin’in bütün müracaatlarına rağmen kendisine koruma verilmemesini hatırlarım. Sonrasında da 12 Ağustos 1979 günü kardeşlerim Hikmet ve Ahmet’in beraberindeki annemin PKK’lı hainler tarafından Genç ilçesi yolunda pusu kurularak şehit edilmelerini hatırlarım. Bir ülkenin başbakanı olarak bir taziye açıklaması şöyle dursun, merhum şehit kardeşimi suçlayıcı beyanatlarını da hiç unutman.
Süleyman Yücel (Şehit Öğretmen Bekir Yücel’in Kardeşi-Kastamonu MHP Eski Belediye Başkanı)
1.1980 öncesinde yüksek tahsili olmayan, entelektüel kültürden uzak, sosyalizm doğması üzerine şartlanmış hitabeti ve tahrik kabiliyeti yüksek bir kişi,
- 1980 öncesindeki tutum ve davranışları ile kan, terör, çatışmalar ve cinayetleri,
- 1980 sonrasında ise karısından başka hiç kimseye güvenmeyen bir kişilik,
- Başına geçtiği Devlet otobüsünü idareden aciz, (şürekası ile) uçurumdan aşağı atan basiretsiz ve beceriksiz bir yönetici,
- Yakın çevresindeki büyük hırsızlık ve yolsuzlukları göremeyen veya görüp de müdahaleden aciz bir kişilik,
Prof. Dr. Haluk Tokuçoğlu (Sağlık Bakanlığı Eski Müsteşarı-1980 Öncesi Ülkücü Tıbbiyeliler Genel Başkanı)
Bülent Ecevit, kişi olarak bana göre millî biridir. Türk solcusu da diyebiliriz. Dürüsttür. Romantiktir. Fakat, iktidardaki Ecevit, etrafının etkisinden kurtulamayan, bu sebeple de yanlışlar yapan bir siyasetçi. Adam seçme konusunda da iyi bir karnesi yoktur. Amerikan’ın emriyle icraat yapmayan ender siyasetçilerdendir. Kendisiyle çalışmış bir kişi olarak çok kibar ve muhatabı kim olursa olsun saygılı bir insandı.
Av. Halil Altıparmak
1949 ABD eğitim anlaşması ile 1954 ve 1957’de ABD’ye gidişini hatırlatır.
Kıbrıs çıkarması kararını hatırlatır.
Güneş moteli hatırlatır.
Rahşan Ecevit’in özelliklerini hatırlatır.
İsmet İnönü’yü yenmesini hatırlatır.
Daha çok çok konu hatırlatır ama, bir anda aklıma gelenler bunlar.
Tarık Kılıçaslan (Eğitimci, Şair, Yazar)
“Sıla derdine düşünce anlarsın, Yunanlı ile kardeş olduğunu” mısralarının şairini.
1974 Kıbrıs çıkartmasını.
1978’de Hatay Eğitim Enstitüsü’nde hoca ve idareciyken, Ecevit iktidarı tarafından Ordu Gölköy Gürgentepe Köyü Ortaokulu’na tayin oluşumu.
Gelen kararnamemin Hatay Valisi, Jandarma Komutanı ve İl Emniyet Müdürü nezaretinde şahsıma tebliğ edilmeye çalışılmasını.
Yağ, tüp, akaryakıt, sigara kuyruklarını.
POL-DER’li polisler tarafından darp edilişimi.
“Toprak işleyenin, su kullananın!” sözlerini sarf etmesi üzerine, bazı arazilerin işçiler tarafından işgal edilişini.
Rockefeller bursuyla Cambridge Üniversitesinde tahsil gören eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in kızı, aynı zamanda “Adı Aylin” romanının kahramanı olan Pentagon görevlisi Aylin Radomisli’nin yeğeni Tayyibe Gülek’in 1999 DSP iktidarında Bakan oluşunu hatırlarım…
Mehmet Hayati Özkaya (Eğitimci Yazar, Ülkücü Şehit Yavuz Özkaya’nın ve Ülkücü Gazi Oğuz Özkaya’nın Kardeşi)
Bülent Ecevit bana ya da bize kıyımı, sürgünü ve ölümü hatırlatır. Ecevit bize, POL-DER’li polisleri sayesinde zulmü, işkenceyi hatırlatır. Ecevit bize, kovulduğumuz yurtları, giremediğimiz okulları hatırlatır. Ecevit bize, yokluğu ve sonu gelmez kuyrukları hatırlatır. Bütün bunların yanı sıra romantik bir başbakanı ve Kıbrıs’a çıkışımızı hatırlatır.
Hayrettin Efkarlıoğlu (Eğitimci-1978-79 İzmir Ülkü Ocakları Başkanı)
Siyasi af uygulamalarını, sol örgütlerle kucaklaşmasını, Kıbrıs Barış Harekatı’nı ve siyasette dürüstlüğü hatırlatıyorum.
Prof. Dr. Hekim Mustafa Kahramanyol
Kıbrıs’ı, afyon ekimini, otel hükümetini, cahil bakanları, bölücülerin su yüzüne çıkışını, odunların üç ayda öğretmen yapılmasını, öldürülen arkadaşlarımızı, katil Yılmaz Güney’i adalete teslim eden jandarma astsubayın her yıl bir yere tayin edilişini ve katilin yurt dışına gönderilmesini…
Mustafa İmir (Veteriner Hekim, Emekli Tarım Ateşesi)
Bülent Ecevit’i 1970’ler boyunca sevmezdim. Hatta kendisinden nefret ederdim. Sadece fikirleri, siyaseti değil davranışları ve tutumu da bana çok itici gelirdi. Sonraki yıllarda kendi düşüncelerimi oturttukça Ecevit’i başka açılardan da görmeye başladım ama uzun boylu bir değerlendirme de yapmış değilim.
O zamanın şartlarında küçük burjuva bir aile ve çevresinden çıkacak bir demokratik halkçı bu kadar olabilirdi, diye düşünmüşümdür. Sol’un yelpazesindeki tüm aksaklıklar ve sınırlamalar belli ölçülerde kendisinde de vardı.
Dürüst ve kendi fikir ve inanç atmosferinde ahlâklı biriydi. Gelişmiş bir ülkede iyi bir yönetici olarak uzun yıllar yönetimde olabilirdi (Almanya’nın Merkel’i gibi). Ama bizim gibi gelişme, büyüme, dünyaya açılma, kurumsallaşma ihtiyacında olan bir ülke için UFKU DARDI.
Çoğu şair gibi duyguları ve duyuları derindi. İnsan ve topluma ait şeyleri abartırdı. Yalan söylemezdi ama (benim bir şiirimde dediğim gibi) “şairler yalancı, şiirler yalan” kapsamında abartılı söylemleri severdi. Yani yalanları bir sanatçı yalanı kadar yalandı.
Ecevit politikacı değil siyasetçiydi ama siyaseti döneminin ideolojileri çerçevesindeydi. Bir siyasi parti lideriydi ama bir siyaset, bir millet, bir devlet lideri olamazdı.
Düşüncelerinde samimi olduğunu düşünürüm, böyle tutarlı olan insanları da ciddiye alırım ve bu insanlara saygı duyarım. Ben Marx’ı çok geç anladım. Bir bilim insanıydı ve dünyayı o günün ortamında o şekilde okuyor ve yorumluyordu. Ama düşünceleri milyonlarca insanın hayatına mâl oldu milyarlarca insanı olumsuz etkiledi. Milletlerin, toplumların gidişatını değiştirdi ama bunun asıl sebebi kendisi değil gibiydi. Ecevit de bir benzeri kurgunun siyasi kişiliği ve uygulayıcısıydı ama Marksist değildi.
Ecevit çoğu politikacılarımız gibi kıvrak bir fırsatçı değildi. Kendince değerleri, ölçüleri vardı.
Ecevit, dönemini dönüştüren bir siyasetçi değildi ama dönemini kendi penceresinden görüp okuyan, değerlendiren bir siyasetçiydi.
Yarın devam edeceğiz.