DEVLETLER ARASI KAÇAKÇILIK ORTAKLIĞI
Bu isimlendirme o yıllarda Türkiye’deki başta silah ve sigara kaçakçılığı olmak üzere Türkiye’ye yapılan kaçakçılığın gerçeği ifadesi bakımından son derecede isabetliydi.
Tablo açıktı:
Bazı Batı Avrupa ülkelerinde hayali firmaların hayali malları, kamyonlara hayali bir şekilde yükleniyor, ilgili ülkenin gümrüğü malların yüklendiğine dair belgeleri onaylıyor, boş kamyonlar-tırlar Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya gelince Bulgar şoförler bunları meçhul bir yere götürüp Amerikan sigara veya diğer kaçak malları yüklüyor, sahte mühürler takılıyor, sigara, silah yüklü tır kamyonu Türkiye’ye girip herhangi bir yerde yükünü boşaltıyor, evrakına Türkiye’den çıkmış ve tekrar girmiş gibi damga basılıyor.
Avrupa ve Ortadoğu ülkelerindeki pek çok firma, kaçakçılık organizasyonunda geniş bir ağ halinde örülmüştü. Hedef ve pazar Türkiye’ydi. Devletlerin himayesi altında çarkları dönmeye devam ediyordu.
Bu organizasyon küçük kaçakçıların beceremeyeceği kadar büyüktür. Avrupa ile İran, Irak, Arabistan ve Kuveyt gibi ülkelerden güçlü ortaklar bulunmaktadır. Elbette bu işlerin asıl güç kaynağı olan gizli devlet örgütleri…
Fakat Gün SAZAK bakan olduktan sonra Türkiye gümrüklerinde keskin bir değişim vardı ve DAKO(Devletlerarası Kaçakçılık Ortaklığı)’nun işleri aksamaya başlamıştı.
MHP’nin Gayreti ile Meclis Başkanlığı Krizi Çözülüyor
Haziran seçimlerinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seçimi için arka arkaya turlar yapılıyor ama bir sonuç alınamıyordu. Demirel CHP’den bir başkan seçilmesini kabullenemiyor, kendi partisinden birinin başkan olmasını istiyor ama koalisyon ortaklarından Erbakan da buna razı olmuyor, karşılığında büyük tavizler istiyordu. Kendi başkanını seçemeyen bir meclisin itibarı
Partilerin ve liderlerin düştüğü durum ortadaydı.
Gün Sazak, Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay’la krizin aşılabilmesi için CHP ve MHP’nin birlikte ne yapabilecekleri hakkında konuşuyordu. Vedat Bey:
“Biz size oy veremeyeceğimize göre tek olabilecek şey MHP’nin bizim adayımıza oy vermesidir.”
Gün Bey, CHP’nin içinden MHP milletvekillerinin desteklemekte zorluk çekmeyecekleri bir aday gösterilmesi halinde, bunların konuşulabileceğini söyler. İkisi bu düşünceyi parti liderlerine götürmeye karar verirler.
MHP Lideri Türkeş, konuyu başkanlık divanına, daha sonra genel idare kuruluna taşır.
O günün siyasi havası içinde, CHP’nin bir adayının desteklenmesinin düşünülmesi bile zordu. Ecevit’e duyulan alerjiye rağmen, dar, politik hesapların üstüne çıkılarak bu krizin aşılması gerektiği bunun için de MHP’nin bu olgunluğu göstermesi gerektiği kararına varılır.
MHP düğümü çözecek ve Türkiye’yi ferahlatacaktı.
CHP belirlediği isimleri MHP’ye bildirir. Bunların içinden CHP Zonguldak Milletvekili Cahit Karakaş’ın aday gösterilmesi üzerinde anlaşma sağlanır. 17 Kasım günü mecliste yapılan 38. Tur oylamada MHP milletvekilleri eksiksiz olarak hazır bulunur ve Karakaş 227 oyla meclis başkanı seçilir.
Türkiye’yi aylardan beri geren, demokrasi, meclis ve siyasi partiler hakkındaki güven duygusunu çürüten bir kördüğüm çözülmüş, ülke rahat bir soluk almıştır.
Bir Türlü Arkası Gelmeyen Tayin Talepleri
Bir gün Necip Fazıl Kısakürek, Tekel Genel Müdürü Esat Güçhan’ı arayarak bir konuyu görüşmek için uygun bir zamanda ziyaretine gelmek istediğini söyler. Genel Müdür:
“Efendim, siz zahmet buyurmayınız, ben size gelirim.” der ve Necip Fazıl’ın evine gider. Necip Fazıl Kemal Ilıcak’ın Gümrük Bakanlığında bir tayin talebinin olduğunu, konunun Türkeş Bey’e de anlatıldığını, buna rağmen Gün Sazak’ın direndiğini söylerek, Kemal ILICAK, TÜRKEŞ’e karşı biraz buruk. Bu işi çözmek lazım.” der. Eski Kültür ve Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek anlatıyor:
“Bu konuyu Türkeş Bey bana telefonda söylemişti. Ben de dosyayı alıp bizzat kendilerine gidip izahat vererek, söz konusu tayin işinin sıkıntı yaratacağını söylemiştim. ‘O halde kalsın.’ demişti.”
Bu tayin talebi gerçekleşmeyince Nazlı Ilıcak Tercüman gazetesinde Gün Sazak’ın isabetsiz tayinler yaptığından bahisle Gün Beyi tenkit eder. Gün Bey şöyle demektedir:
“Hangi memura el atıp değiştirmek istesem arkasında bir milletvekili buluyorum.”
Bir Kapı Hikayesi
Dereköy Gümrük Müdürlüğü’ne genç, enerjik ve dürüst bir müdür aranmaktadır. Baş Müdür Necati Can, Gümrük Muayene Memuru Erdal Çelik’in atanmasını sağlar. Kendisi dahil herkes hayret eder. Erdal Çelik düşünce ve siyasi tercihleriyle sosyal demokrat bir insandı, sıkı bir CHP taraftarıydı. Ona güvenilmektedir, sağlam kişiliği, dürüst bir memur oluşu, bu görev için seçiliş sebebidir. Şimdi bir serdengeçti ruhuyla göreve koşması ve bu kapıyı adam etmesi isteniyordu. Erdal Çelik baş müdüre “Bir şartım var!” dedikten sonra devam eder:
“Kapıdaki bütün görevliler değişecek, benim yanıma sağlam bir ekip verilecek, onlar da benimle beraber işe başlayacaklar.”
Bu şart Baş Müdür Necati Can tarafından kabul ediliyor ve derhal yerine getiriliyordu. Dereköy kapısının şöhreti büyüktü; namı “kaçakçı kapısı” idi. Hiçbir fiziki ve teknik donanımı olmayan bu tuhaf kapı yıllardır kaçakçıların rahatça kullandığı özel bir geçiş noktasıydı.
Genç bir insanın omuzlarına yüklenmiş olan bu yük ağırdı. Kaçakçı şebekelerini yıllardır kullandıkları kapıda her şey değişecek, alışılmış düzen yok edilecek, adeta yem boruları tıkanacaktı. Buna karşı o şebekelerin boyun büküp oturmayacağı bilinen bir gerçekti. Bütün bunları bilen genç müdür her türlü tehlikeyi göze alarak göreve başlar. Dereköy’de hummalı bir çalışma içinde günler geçer, kapı kapıya benzemeye başlamıştır. Bir gün aniden MHP Erzurum Milletvekili Nevzat Kösoğlu çıkagelir. Kösoğlu bölgede bir gezi yaparken merak ettiği ve buraları da görmek istediğin belirtse de genç müdür bu ziyaretin bakan hesabına yapılan örtülü bir teftiş olduğunu düşünür. Sohbet esnasında Kösoğlu’nun bir sözü onun hafızasından hiç silinmeyecektir:
“Bir evin kapısından girip çıkan belli değilse, her isteyen dalıp çıkıyorsa, o evdekilerin, canı da, malı da, namusu da emniyette değildir. Gümrük kapıları da bir ülke için aynı mânâyı taşır. Dereköy kapısı size emanet edilmiş; bu emanet vicdani, ahlaki, milli değerlerimizle bakınca ağır bir yük. Allah yardımcınız olsun.”
Dereköy Gümrük Kapısında alınan tedbirlerle, birçok kaçakçı tırı yakalanıp her türlü kaçakçılığın önüne geçilmiştir. Türkiye ve Avrupa’daki bütün kaçakçı örgütleri Dereköy kapısının artık “kaçakçı kapısı” olmaktan çıktığını anlamışlardı.
Uluslararası kaçakçılığın önemli bir merkezi olan Bulgaristan sınırda sıkı kontrollerin sürdüğünü görünce artık kaçakçı tırlarını gönderemiyordu.
Artık Türkiye gümrükleri yol geçen hanı değildi.
Kaçakçılıkla mücadelede sadece kapılarda alınan tedbirler etkili değildi, buna ek olarak bazı pazarlarda ani baskınlar yapılarak kaçak mallara el konularak kaçakçıların yeniden kaçak mal getirme cesareti ve iştahı da önleniyordu.
Gün Sazak, ilk iki ayı hazırlık olmak üzere beş ay içinde ulaşılan başarıyı şöyle ifade ediyordu:
“İftiharla ifade etmek isterim ki, bugün tır yoluyla yapılan kaçakçılık hemen hemen önlenmiştir. Sadece deniz yoluyla yapılan kaçakçılık (vazife sahamız dışında kaldığı için) kısmen önlenebilmiştir.”
Doğu Gezisi
Gümrük ve Tekel Bakanı Sazak, Ekim ayının ilk haftasında yanında Erzurum Milletvekili Nevzat Kösoğlu ve Elâzığ Milletvekili Tahir Şaşmaz ile birlikte Erzurum, Kars, Van, Bitlis, Muş ve Hakkâri illerini ziyaret planlar. Çok yoğun ve hareketli bir gezi olmuştur. Gürbulak ve Esendere sınır kapılarını denetler.
10 Ekim 1977 günü de Hakkâri ziyaret edilecektir. Hakkari’de fitne kazanı kaynatılmakta, bölücü sol örgütler tarafından olaylar tezgahlanmaya çalışılmaktadır. CHP’nin mahalli yöneticilerinin bazılarının da tahrikiyle TÖB-DER Hakkâri Şubesi ile Hakkâri Halkla İlişkiler Derneği Başkanları bölge halkının MHP’ye nefret duyduğunu, önlenmesi güç olayların çıkmaması için bakanın bu gezisinin iptalini isterler. Hakkâri Valisi: ‘’ Sayın Bakanım, son derece de misafirperver Hakkâri halkı sizin bu ziyaretinizden büyük bir memnuniyet duyacaktır fakat şehir merkezinde bir avuç komünist bölücü-militan hakimiyet kurmuş, halkı sindirmişler. Bunlar ziyaretiniz sırasında büyük olaylar çıkarmak için hazırlanıyorlar. Hatta aldığımız istihbarata göre silah da kullanacaklar. Bu ziyaretinizin iptali değerlendirmeniz mümkün olabilir mi?’’
O anda Gün Bey’in üstüne bir sükûnet çökmüştür. Bu fırtına öncesi bir durgunluk halidir. Kelimelerin üstüne basa basa konuşur:
‘’Vali Bey, ben Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir üyesiyim, Bakan sıfatını taşıyorum. Komünist bozuntusu ve ırkçı bir güruhun tehditi karşısında geri çekilmem. Hakkari’ye geleceğim. Siz de göreviniz ne emrediyorsa onu yapınız!..’’
Hakkari’ye girilir, vilayet binasında bütün ilçe yöneticileri ve belediye başkanlarının da bulunduğu geniş katılımlı bir toplantı yapılır. İlin ihtiyaçları hakkında bilgiler alınır. Bakan bunları dikkatle dinler, notlar alır. Kendi bakanlığıyla ilgili konularda yetkililere çözüm talimatı verir.
Hakkari’den ayrılış sırasında da herhangi bir taşkınlık olmaz.
Devam edeceğiz…
Tekel Ürünlerinde ve Çayda Üretim Hızla Artıyor…
*Bu yazı dizisini hazırlarken “Himmet Kayhan-Gün Sazak Bir Şehidin Yolculuğu, Yarkın Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2015” kitabından büyük ölçüde istifade ettiğimi belirtmeliyim.