KAHRAMANMARAŞ’TA KANLI OYUN
1978 yılı, kanlı olayların, karanlık tezgahların birbirini kovaladığı, şiddetin yayıldığı bir yıldır.
17 Nisan’da Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, evine gönderilen bombalı paketin patlamasıyla gelini ve torunu ile hayatını kaybetmişti.
3-4 Eylül’de Sivas’ta Ramazan Bayramı kana bulanmış, çıkan olaylarda on kişi ölmüştü.
Türkiye’de Marksist Sol, etnik ve mezhep ayrılıklarını yayılma alanı olarak görüyor, bunları kullanarak militan devşiriyor, halk arasında çatışma çıkarmanın en kestirme yolu olarak kullanıyordu. Mezhep farkı, Türk halkı arasında ayrışma ve çatışma zemini haline getiriliyor ve günden güne bunun derinleşmesini sağlayacak tezgahlar sergileniyordu.
Kahramanmaraş da mezhep farklılığı yüzünden insanlarımızın birbirine düşürülebileceği hassas illerimizden biriydi. Bazı sol örgütlerin kök salmak, kendilerine ‘’kurtarılmış kırsal alan’’ oluşturmak için pilot bölge olarak seçtikleri bir yerdi.
Şehre aralık ayının ortalarında gergin bir hava hakimdi. Sol örgütlerin faaliyetleri hızlanmıştı. Bugünlerde birdenbire her köşe başında piyango bileti satan yabancılar türemişti. Bazı otellerde kalabalık gruplar halinde kalan yabancı gençler vardı. 19 Aralık akşamı Çiçek Sinemasında bir bomba patlıyor ve yedi kişi yaralanıyordu. 21 Aralık’ta Sol görüşlü iki öğretmen silahla taranarak öldürülüyor. (Bu cinayetin Dev-Savaş örgütünün iç hesaplaşması olduğu ortaya çıkacaktır.) Şehirdeki sol örgütler -her zamanki gibi cenaze istismarıyla- cenazelerin kaldırılması sırasında ‘’Solun Gücünü’’ göstermeye karar veriyor ve iş birliği halinde hazırlık yapıyorlar. O gece Maraş dışından silahlı militanlar şehre taşınıyor, bu işte bazı devlet kurumlarının araçları da kullanılıyor.
Vali T.Soylu, Gaziantep Zırhlı Birlikler Komutanlığına bir yazı yazarak ‘’Kahramanmaraş’ta cenaze törenini bahane eden sol grupların, sağ görüşlü kişi veya kuruluşlara saldırabileceğini, olaylara müdahale için kuvvet gönderilmesini…’’ istiyor. Cenazelerin Ulu Camii’nin önüne getirilişi sırasında tahrik edici konuşmalar ve sloganların yanı sıra bazı iş yerlerine saldırılar yapılıyor.
Bir anda ‘’komünistler Ulu Camii’i bastılar!’’ diye tahrik amaçlı bir haber yayılıyor ve herkes sokağa dökülüyor, olaylar büyüyor.
O akşam sağ görüşlü olduğu bilinen üç genç vurularak öldürülüyor. 23 Aralık günü üç gencin cenazelerini almak için hastane önünde toplanan halka Yörük Selim Mahallesindeki bazı evlerde mevzilenmiş olan solcu militanlar otomatik silahlarla yaylım ateşi açıyor, yirmi sekiz insan can veriyor.
Bu olay, şehirde bir kitle çılgınlığına yol açıyor, kalabalık gruplar öfke seli halinde, ellerinde silah, bıçak, balta, taş ve sopalarla komünist militanların mevzilenip ateş açtığı mahalleye saldırıya geçiyor ve bu çatışmalar kısa zamanda bütün şehre yayılıyor. 24 Aralık sabahı çatışmalar sürüyor.
23-24-25 Aralık gün ve gecelerinde, Yörükselim, Yeni Mahalle, Serintepe, Mağaralı, Namık Kemal, Sakarya, Dumlupınar, Gazipaşa, İsadivanlı ve Yusuflar mahallelerinde vahşete varan cinayetler işlendi. Masum ve mazlum kadınlar ve erkekler, gençler ve yaşlılar hatta çocuklar ve bebekler öldürüldü, şuursuzca… Kitlesel bir çılgınlıktı, bu!
Kemal Pir yönetiminde Ş. Urfa’dan gelen bir grup Apocu (PKK), Aleviler ile solcuların saflarına katılmıştı, Yörükselim mahallesinde… Garbis Altunyan da gelmişti, bir grup TİİKP militanıyla K. Maraş’a… Toplanıp çevre köylerden gelen, birtakım genç ve yaşlı insanlar da Sünnilerle sağcıların yanında saf tutmuştu… İki taraf saatlerce çatıştı, bilinçsizce… Ve adeta bir iç savaş yaşandı, K. Maraş’ta… 1978 yılının son günlerinde, K. Maraş’ta kıyamet kopmuştu.
Her şey durulunca, korkunç bilanço ortaya çıktı:
111 ölü. Ölenler arasında şehir dışından gelmiş birçok militanın kimliği tespit edilemiyordu.
1000’in üzerinde yaralı.
552 yakılmış ev.
289 talan edilip, yakılmış işyeri.
8 tahrip edilip, yakılmış otomobil.
MHP Genel Merkezinden üç Milletvekili Kahramanmaraş’a gönderiliyor.
25 Aralık’ta takviye edilen askeri birlikler duruma hâkim olmaya başlıyor ve olaylar büyük ölçüde yatışıyor.
Başbakan Ecevit, ilk günden başlayarak milliyetçileri suçlamaya girişmişti. İkinci gün Maraş’a gelmiş olan İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı ise olayları tertipleyenlerin ve başlatanların sol fraksiyondan olduğunu açıklıyordu.
İçişleri Bakanının açıkladığı gibi bu facia Dev-Savaş, Devrimci Halkın Birliği, Halkın Kurtuluşu, PKK, TÖB-DER, TİİKP gibi sürekli birbiriyle boğuşan sol grupların iş birliği ile tezgahlanmıştı.
Daha sonra TBMM’de Özaydınlı Maraş olaylarının başlama sebebi olarak aşırı sol grupların tahriki olduğunu söylemiş ve Ecevit’in yalancılığını ortaya çıkarmıştı. Bu yüzden Özaydınlı CHP ortak gruplarında ağır hücumlara maruz kaldı ve tahkir edildi.
İrfan Özaydınlı 2 Ocak 1979 tarihinde İçişleri Bakanlığından istifa edecekti. Ecevit parti grubunu tatmin etmek için İçişleri Bakanını harcamıştı. Arkasından 14 Ocak 1979 tarihinde Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık Bakanlıktan istifa etti.
Yukarıda Maraş olayları öncesi şehre dışarıdan 26 seyyar piyango bayisinin getirtildiğini ve otellere yerleştirildiğini, bunların bir kısmının Sünnilerin çoğunlukta olduğu mahallelere bir kısmının da solcuların-Alevilerin etkili olduğu mahallelere dağılarak halkı karşılıklı olarak birbirine karşı kışkırttıklarından bahsetmiştik. Bunları ve benzerlerini yönlendirenlerin Maraş’taki kanlı tezgâhı kurarak kardeşi kardeşe kırdıranlardan birinin de o yıllarda ABD Büyükelçiliğinde ikinci kâtip olarak çalışan Robert Alexander Peck olduğu anlaşılacaktır. Bu isim CHP’nin kapalı grup toplantısında İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı tarafından da zikredilmişti. Aynı şahıs 1979 yılında Amasya’da benzeri olayları tezgahlamaya çalışırken dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e ulaşan haber üzerine Amasya Valiliğince gözaltına alınmış daha sonra diplomatik dokunulmazlığı sebebiyle şehirden ayrılmıştı. (Bütün bu olayları ve Abdi İpekçi cinayetinin arkasındaki güçleri değerli araştırmacı yazar Mahmut Metin Kaplan’ın ‘’Desise’’ isimli kitabında ve bu davada tutuklanıp bir süre cezaevinde kalıp sonra beraat eden Ökkeş Şendiller ’in ‘’Kanlı Oyun’’ isimli kitabında okuyabilirsiniz. Ayrıca aşağıda linkini verdiğim Aziz Üstel’in 13 Şubat 2017 tarihli Star gazetesindeki yazısını okursanız yazdıklarımızın boş iddialar olmadıklarını sizlerde görürsünüz.)
https://www.star.com.tr/yazar/amasyada-bir-cia-ajani-yazi-1185842/
Gün Sazak, Maraş olayları ve sıkıyönetim ilanı ile ilgili bazı notlar yazmış:
25 Aralık 1978
‘’Kahramanmaraş olaylarında ölü sayısı 104 oldu.
Başbakan Ecevit, televizyonda yalan söyledi olayları MHP’ye yüklemek istedi.
İçişleri Bakanı Özaydınlı Maraş’ta.
Olaylar tamamen komünist tahrik ve tertibi…’’
26 Aralık 1978
‘’13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Diyarbakır, Tunceli, Mardin sıkıyönetim dışı bırakıldı.
Hükümetin kötü niyeti oldukça ortada…’’
‘’Kahramanmaraş olayları ile ilgili olarak Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Urfa Sıkıyönetim Mahkemesi Askeri Savcılığınca 16.04.1979 tarih ve 1979/707 sayı numaralı iddianamesi ile dava açılır. Bu olayların baş sorumlularından olan Aydınlık Grubunun avukatları -yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali- olayları MHP’nin ve Ülkü Ocaklarının başlattığı iddiasıyla her ikisinin de kapatılması talebinde bulunurlar. Askeri savcılık yapılan soruşturmalar neticesinde iddiayı doğrulayacak deliller olmadığı için bu talebi reddeder. Hergün gazetesi yazarı Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu ve yazı işleri müdürü Veyis Sözüer, Hacıeminoğlu’nun ‘Eşgüdüm’ adlı makalesi yüzünden tutuklandılar.
Sonuç olarak bu kanlı facia, Türk Milletinin vicdanında derin yaralar açmıştı.
Yüksel İnşaata Kasıtlı Tavırlar Devam Ediyor
1978 yılı, Türkiye’nin kara yılıdır:
Terör, ölümler, acılar… siyasi gerginlik, huzursuzluk…
Ekonomik buhran; devalüasyon, kıtlıklar, kuyruklar…
1978, Gün Sazak ve Yüksel İnşaat için özel olarak da böyle kara bir yıl olmuştu.
O yıl içinde Yüksel İnşaat, on dört ihaleye girmişti. Bunların içinden altı tanesini kazanmış fakat iktidar toplam ihale bedeli iki milyar beş yüz kırk milyon olan dört işi (o tarihte yüz milyon dolar ediyordu) Yüksel’e vermemişti.
Bayındırlık bakanı Şerafettin Elçi, listelerde Yüksel İnşaat’ın adı dahi görmeye tahammül edememektedir. Halbuki Yüksel İnşaat’ın Teknik Müdürü İrfan Karaoğlu dönemin Bayındırlık Müsteşarı Mehmet Çötür’e şöyle sitem etmiştir:
‘’Cumhuriyetin ilanından bu yana yapılan limanların %30’unu biz yapmışız. Bize bu yapılanlar haklı mıdır?’’
Müsteşarın söyleyebileceği bir söz yoktur:
‘’Valla biz bu işin içinde yokuz…’’
Yüksel İnşaat’ın karşı karşıya olduğu büyük düşmanlığın sebebini herkes biliyordu: Gün Sazak’ın MHP Genel Başkan Yardımcısı olması!
Yıl 2020… o tarihten bu yana dünyanın muhtelif ülkelerinde gerek liman gerek her türlü altyapı ve bina inşaatlarında çok önemli başarılara imza atmış Türkiye’nin sayılı yerli ve milli şirketlerinden birisi olan Yüksel İnşaat’ın 18 yıldan beri katıldığı çok önemli bazı altyapı inşaatı ihalelerinde en uygun teklifi verdiği halde hiçbir işi alamamıştır. Merak eden Yüksel İnşaat yetkililerini arayıp sebebini sorabilir.
Devam edeceğiz…
Bir Karanlık Cinayet: Abdi İpekçi Öldürülüyor