İYİ PARTİ KURULTAYA GİDERKEN

0
272

25 Ekim 2017’de “Türkiye iyi olacak” uranıyla kurulup 7 ay sonra yapılan milletvekili seçimlerinde 43 milletvekili çıkararak önemli bir başarıya imza atan İyi Parti 20 Eylül 2020 Pazar günü yeni bir kurultayını yapacak. 

Bu kurultayda partinin Genel Başkanını ve önümüzdeki dönem partinin istikametini, politikalarını belirleyecek ve hayata geçirecek yönetici kadrolarını seçecektir.

Hemen belirteyim ki İyi Parti’nin üyesi falan değilim. 

Halen, gençlik yıllarımız da bütün kutsallarımızı yüklediğimiz ve “Bir iman hareketi” olarak gördüğümüz MHP’nin dünkü ideallerine bağlıyım ve MHP’nin üyesiyim. 

Hem MHP’nin hem de İyi Parti’nin her kademesinde politikayla uğraşan çok sayıda değerli ülküdaşlarımla da dostluklarımız devam etmektedir. Aynen AK Parti’de siyaset yapan bazı eski ülküdaşlarımızla olduğu gibi. 

 AK Parti’nin Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin son açıklamaları ışığında artık İyi Parti için yerli ve milli, bünyesinde Türk milliyetçilerini de barındıran -tenkid haklarımızı daima saklı tutmak kaydıyla- bir siyasi parti diyebiliriz. 

İyi Parti’nin Sayın Genel Başkanı ve yöneticileri MHP’de yönetime talip olup bu mümkün olamayınca da yol ayrımına girerken temel itirazlarından bazıları şöyleydi:

“1- MHP’de lider sultası son haddine varmıştır, istişareye ve liyakate önem verilmemektir. Parti içi demokrasinin yerleşmesi elzemdir. 

2- MHP’nin mevcut genel başkanı ve yöneticileri partinin iktidara gelmesi yolunda gerekli gayreti göstermemektedirler. Hâlbuki siyasi partiler iktidara gelmek için kurulur. 

3- Türkiye’de uluslararası güçlerin desteklediği ve Türkiye‘yi bölmeye azmeden bölücü teröre karşı gerekli mücadeleler hakkıyla verilememektedir. Açılım süreci, Habur rezaleti ve çözüm sürecinde teröristlere verilen tavizlerle terörizm daha da azgınlaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti zaafa düşürülmüştür. 

4-Dış politikada yapılan fahiş hatalarla (BOP, GODP, Suriye’den göç dalgalarının önlenemeyişi, Mısır’ın iç işlerine karışılması, kendisi ile hiçbir meselemiz olmadığı halde Libya lideri Kaddafi’nin düşürülmesi için Batılı ülkelerle ittifaka gidilmesi gibi) Türkiye’yi bölgesinde yalnızlığa itmiştir. 

5-Türkiye’de bir soygun ve talan düzenini devam ettirenler bir anayasa değişikliği ile Güney Amerika ülkelerindeki “Tek Adam” rejimlerini çağrıştıran bir “ucube başkanlık sistemi”ne giderek iktidarlarını daha da perçinlemeye çalışmaktadırlar. 

Türk Milliyetçiliğinin kalesi durumundaki MHP’nin Türkiye’yi içinden daha da çıkılmaz hale getirecek olan bu gelişmelere karşı mücadele etmek yerine -hiçbir şekilde izah edilemeyecek teslimiyetçi tavırla- bu Tek Adam rejimine payanda olması siyasi kimliği, kendi tarihi mücadele geçmişini ve varlığını inkâr anlamına gelmektedir. 

6- Anayasasında kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının kalın çizgilerle belirtilmediği ülkelere getirilen başkanlık sistemleri eninde sonunda dikta rejimlerine dönüşmekten kurtulamaz. 

Özet olarak Türkiye iyi yönetilemiyor, Türk Milliyetçileri iktidar yürüyüşünü başlatmalı ve milletin makûs talihini yenecek kadro ve programlarla iktidara talip olmalıdır.”

Bu son derece de haklı gerekçelerle MHP yönetimine talip olup bu teşebbüsleri “Gemerek Hâkimi” ve benzeri ayak oyunlarıyla engellenen Meral Akşener öncülüğündeki siyasi kadro ilk yola çıktığında kamuoyunun çok geniş desteğini arkasına almıştı.

Fakat gerek MHP Olağanüstü Kurultayı sürecinde, gerek partileşme sürecinde, gerekse de milletvekilleri adaylarını belirleme sürecinde arka arkaya yapılan hatalar bu kamuoyu desteğinin azalmasına sebep olmuştur. 

Meral Akşener Hanım ilk yola çıkarken hemen yanında yer alan Cevat Saraç Bey’in, Yörük Ali Paşa namı ile tanınan Emekli Jandarma Tuğgeneral Ali Aydın Paşa’nın, Türk Tarihçiliğinin yüz akı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun parti yönetiminde ve listelerde kendilerine yer bulamamaları büyük bir vefasızlık örneğidir.

Yaşı 80’i geçen efsane Ülkücü Yılma Durak’a karşı ayıp edilmiştir. Gelecek için büyük ümit vaat eden fikir ve ilim adamı İstanbul Milletvekili Fatih Mehmet Şeker’in seçimlerden hemen sonra küstürülerek istifa edip kabuğuna çekilmesi ayrı bir kayıp olmuştur. Mahalli seçimler esnasında Burhanettin Kocamaz gibi gönüllerde taht kurmuş ve aday olduğu takdirde kazanması kesin olan bir şahsiyetin büyükşehir belediye başkanlığı adaylığı sözde siyasi acemilikten gerçekleşememiştir. Kargaların bile güleceği bu sonuçta Burhanettin Kocamaz’ın amiyane tabirle satışa geldiği ve işin içine -iyi saatte olsunların- karıştığı şüphesini akla getirmektedir.

Türkiye’de her seçim döneminde en az 2 milyon genç ilk defa oy kullanmaktadır. Siyasi partilerin de bu yeni seçmen kesiminin oylarını alacak çalışmalar içerisinde olması gerekmektedir. Bunun bir yolu gençlik kesimlerinin temel meselelerinin nasıl çözümleneceği hususunda geliştirilen proje ve programlardır.

İkinci yolu parti yönetimlerinin her kademesinde ve milletvekili aday listelerinde partinin ilkelerini benimsemiş iyi yetişmiş genç insanlara yer vermektir.

Değerli gazeteci Servet Avcı Bey’in aşağıda linkini paylaştığım yazısını okuduğunuzda göreceksiniz ki şu anda TBMM’de temsil edilen siyasi partiler içerisinde milletvekillerinin yaş ortalaması en yüksek olan parti İyi Parti’dir. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/siyasette-bu-sayilar-neyi-anlatiyor-47985yy.htm  

Tabii ileri yaştan bahsederken Merkez Bankası Eski Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz Beyefendi gibi hem mazisi temiz hem de çok geniş tecrübe ve bilgi birikimine sahip insanları kastetmiyoruz. 

İyi Parti kurulduğunda Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki başarılı eğitimi yanı sıra Ülkü Ocakları gibi büyük bir gençlik teşkilatının genel başkan yardımcılığını yapmış Osman Ertürk Özel isimli genç bir hukukçu İyi Parti Gençlik Kolları Genel Başkanı olmuş ve kısa zamanda Türkiye genelinde teşkilatlanmış.

Genel seçimlere gidilirken parti genel başkanı isteği ve davetiyle doğup büyüdüğü İzmir’den milletvekilliği adaylığına müracaat etmiş. Kendisine verilen söze rağmen seçilecek bir yere konulmadığı için adaylıktan çekilmiş. Bu genç insan seçimlerden sonra yapılan İyi Parti istişare toplantısında herkesten beklenmeyen medeni bir cesaretle samimi tenkit ve tespitlerini dile getirip oturduktan sonra bir kendini bilmezin saldırısına maruz kalmış. Bu olaydan sonra parti yönetimi bu çirkin saldırıyı kınayıp Osman Ertürk Özel’e sahip çıkmadıkları gibi saldırganı İyi parti meclis grubunda görevlendirmişler.  

MHP’de de zaman zaman büyük bir üzüntü ile şahit olduğumuz bu gibi çirkin olayların İyi Parti’ye de sirayet etmiş olması neticesinde insanın aklına:

“Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı bankasıyız.” reklamını getirmektedir.

İyi Parti’deki aziz ülküdaşlarım ve değerli dostlarım kusura bakmasınlar ama dost acı söyler. Şu anda İyi Parti’de MHP’den ayrılış süreçlerindeki ileri sürdükleri birçok hastalıkları yeni partilerine taşımışlardır. 

Mesela seçimler esnasında bazı illerde aday listeleri tanzim edilirken içine -Beyefendinin de adının karıştığı- şüyuu vukuundan beter dedikodular gibi… 

Bir başka husus İyi Parti’nin kuruluş sürecinden bu yana bir türlü siyasi alandaki gerçek konumunu hangi fikri temele hangi siyasi referanslara dayandığı hususunun bir türlü tespit edilmemiş olmasıdır. Partinin bazı sözcüleri CHP’nin ve ileri solun çarşısına dükkan açtıklarını düşünmemektedirler. Temennimiz odur ki bundan sonraki siyasetlerinde siyasi konumlarını açık bir şekilde belirlemeleri ve bu istikamette siyasete devam etmeleridir. Bazı parti yetkililerinin birbiriyle tezat teşkil eden söylemleri tabanda da kafa karışıklığına yol açmaktadır. İyi Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın “Selahattin Demirtaş’a husumet duymam için bir sebep yok” açıklaması, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen’in “Türkiye’de Çerkezlerin asimile edildiği” iddiası bu tutarsızlıklardan sadece birkaçıdır. 

Bir başka husus MÇP yıllarından beri dar kadroculuğun ve siyasi ayak oyunlarının mimarlarından biri olarak bilinen ve artık yüzü bir hayli eskimiş olan bir başka politikacının durumudur.

Büyük Marmara depreminden sonra bakanlığında kurduğu ekiple –hakkını teslim etmek gerekirse- bir yıl gibi kısa bir zamanda şehirler inşa edecek kadar başarılı çalışmalar yapmış olan bu şahsın başarıları ihalelerle ilgili suiistimal söylentilerinin arasında kaybolmuştur. Yakasını yüce divandan kurtarsa da millet vicdanında mahkûm olmaktan kurtulamayan ve halen İyi Parti’nin yetkili bir organının başında olan bu kişi MHP’den getirdiği hastalıklar ve ayak oyunları sebebiyle milletimiz adına gelecekte büyük hizmetler beklediğimiz İyi Parti’nin bir an önce kurtulması gereken bir kamburudur.

Bizim gibi yüzbinlerce Türk Milliyetçisinin temel arzusu Türkiye de hala önemli bir ana damarı teşkil eden milliyetçilik düşüncesinin siyasi alandaki iki temsilcisinin (MHP ve İyi Parti’nin) bir yolunu bulup bir araya gelmesidir. Ama maalesef yaşanan tecrübeler göstermektedir ki içe dönük mücadelenin dini, imanı ve vicdanı yoktur. Yakın zamana kadar özellikle başta Dr. Devlet Bahçeli olmak üzere MHP cenahındaki arkadaşlarımızın İyi Partililere karşı yönelttiği çok acımasız ve ölçüsüz suçlamalar bu birlikteliği zorlaştırmaktadır.

Ama biz yine çok halisane temennilerimizle bu iki milliyetçi partinin oluşturacağı şu veya bu ittifaklarla Türkiye’de halen devam eden soygun ve talan düzenine son verip lekesiz ve gölgesiz bir adalet nizamının ve Türkiye’yi bir an önce ayağa kaldıracak bir kalkınma seferberliğinin başlatılmasını arzu etmekteyiz.

Yaşadığım tecrübeler itibariyle artık “Benim tuttuğum parti iktidara gelirse Türkiye’nin bütün meselelerini çözer” fanatikliği içinde değilim. Ama bütün bunlara rağmen İyi Parti ve MHP’nin yönetici kadroları birbirleriyle uğraşmaktan vazgeçip enerjilerini dışa dönük mücadeleye ve ülke kalkınmasına hasretmelidirler. Her iki partinin yönetici kadroları hırslarını yenip bir büyük medeniyet tasavvuru etrafında birleştikleri takdirde Türk milletinin büyük geleceğini inşa yolunda önemli hizmetlere imza atacaklardır.  

Ayrıca parti içi demokrasi derken de yönetiminde hiçbir inisiyatifi olmayan bir genel başkandan da bahsetmiyoruz. Partinin genel başkanı yakın çalışma arkadaşlarını seçebilmeli genel idare kurulu ve milletvekili adaylıklarında belli bir kontenjana sahip olmalıdır. Bu yolla parti teşkilatlarında çok fazla tanınmayan iyi yetişmiş bilgili ve liyakatli kadroların, sivil toplum kuruluşları yöneticilerinin, mesleki başarısı ve ahlâkıyla bölgesinde temayüz etmiş şahsiyetlerin partiye kazandırılması ve millete hizmet etmeleri imkânı doğacaktır.

 Öbür taraftan da partinin taşra teşkilatlarından insanların parti üst kademelerinde görev alma yolunun açılması ve ülkenin en ücra köşesindeki bir partilinin bile günü geldiğinde partinin en üst kademelerinde görev alabileceğine inanmış olması partililerin partilerine olan sadakatlerini daha da perçinleyecektir. Bu da siyasi başarılara önemli bir katkı sağlayacaktır. Bugün İyi Parti’nin kadroları içerisinde iyi yetişmiş çok sayıda insan vardır.

Şurası bir hakikat ki ne kadar tenkide tabi tutsak da Türkiye’nin temel meselelerinin çözümü siyasi partilerin halkın özlemlerine devlet katında takipçi olmaları ve çözüm bulmaları gayret ve hizmetleriyle mümkün olacaktır.  

Bu duygularla İyi Parti’nin yarın yapılacak olan kurultayının hayırlı olmasını, başarılı geçmesini Türk siyasetine ve Türk milletine büyük hizmetlerin yolunun açılmasına vesile olmasını niyaz ediyorum.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz