Abdal Halil Ağa Kadar Haysiyetli Olamaz Mısınız?
Fotoğrafta elinde davulla gördüğünüz Abdal Halil Ağa milli mücadele yıllarında Maraş’ta Abdallar mahallesinde mukim abdalların reisi durumundadır. Çok iyi davul çalarmış
Abdallar yaygın kanaatin aksine roman veya çingene değildirler. Türkistan coğrafyasından Anadolu’ya akın akın gelen Türk boylarındandırlar. Geçimlerini düğünlerde davul, zurna vs. müzik aletleri çalarak ve yanık türküler söyleyerek sağlamaya çalışırlar. Yaptıkları bu işin adına ‘Gamberlik’ denir. Gamber, gam dağıtan, neşe veren demektir. Onun içindir ki halk arasında ‘Gamber’siz düğün olmaz.’ denilir. Türkmenistan’da Gamberler şeyhinin türbesi vardır.
Fransızlar, 31 Ekim 1919’da Türkiye’nin doğusunda bir Ermenistan hayali kuran küstah Ermenilerin taşkınlıkları eşliğinde Maraş’a girerken Meclis-i Mebusan’da Maraş’ı temsilen görev yapan Ermeni Hırlakyan, Abdal Halil Ağa’yı çağırarak ekibiyle birlikte Fransız askerlerini karşılamasını, bu işin karşılığında bolca bahşiş vereceğini söyler. Abdal Halil Ağa, heybetli ve vakur duruşuyla “Hayır!” anlamında başını yukarıya kaldırır. Hırlakyan ona hitaben “Ne o bahşişi az mı buldun? Teklifimi kabul edersen sana bir kese altın veririm” der. Bunun üzerine Abdal Halil Ağa Hırlakyan’ın adeta yüreğini delecek sert bakışları ve gür sesiyle; “Değil bir kese altın, şu davulun kasnağını altınla doldursan, bu tokmak bu davula gitmez. Çünkü bu bir din ve devlet bahsidir” diye haykırır.
İşte şahsiyet ve haysiyet abidesi bir insan…
Maraş Abdal’ı da Kahraman Olan Bir Şehir
29 Ağustos 2019 günü Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi ile Komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yiwu şehri arasında ‘Kardeş Şehir Protokolü’ imzalanmıştır. Bu protokol milli hassasiyetleri yüksek olan Kahraman şehrimizin evlatları ve yüce Türk milleti tarafından derin üzüntüyle karşılanmıştır.
Çünkü komünist Kızıl Çin’in en son 1949 yılında işgal ettiği Doğu Türkistan’ın Müslüman halkına uyguladığı kıyım, işkence ve maddi-manevi eritme yok etme politikası dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir.
Yüzyıl önce Maraş’ta Fransız ve Ermenilerin Maraşlılara yapmak istediği her türlü zulmü şu anda Çin Halk Cumhuriyeti Doğu Türkistanlılara uygulamaktadır.
Bütün dünya medyasına yansıyan resimlerden birisinde görüldüğü üzere , erkekleri kamplara gönderilmiş Uygur ailelerin evlerine sözde ‘kardeş aile projesi gereği’ yerleştirilen genç Çinli erkekler, hanımlarla aynı battaniyenin altında sırıtarak görüntü vermektedir.
Böyle bir “kardeşlik (!) projesi”ni dünyaya yutturmaya çalışan Komünist Çin, şimdi de Müslüman Anadolu şehirlerinde, gözüne kestirdiği stratejik önemdeki şehirlere aynı ‘kardeşlik’ kavramını kullanarak el atmış durumda; ve ülkemizin ekonomik dar-boğazını fırsat bilerek güya ticari işbirliklerini geliştirme bahanesiyle “kardeş şehirler” ilan etme cihetine gitmektedir.
Şimdi İsrail’in Tel-Aviv şehri ile Kahramanmaraş’ı kardeş şehir ilan edelim denilse Türkiye’de Müslümanlar ayağa kalkarak: “Filistinli Müslümanlara bu kadar zulüm eden Siyonist İsrail’in bir şehrini nasıl kardeş şehir ilan edersiniz”’ diye haklı olarak kıyameti koparırlar.
Peki Filistin’de yaşayanlar Müslüman da, Doğu Türkistan’daki otuz milyonluk Türk kitlesi Budist mi, Putperest mi? Yani Filistinlilerin inandığı İslam’la Doğu Türkistanlıların inandığı İslam aynı İslam değil mi? İnandıkları Allah aynı Allah değil mi? “Türk”e duyulan alerjinin sebebi nedir?
İslam’ın ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa Kudüs’tedir. Doğu Türkistan ise İslam’ı resmen devlet dini kabul eden Türk hükümdarı Abdulkerim Satuk Buğra Han’ın vatanıdır. Güzel Türkçe’mizi Arap-Fars dillerinin tesirinden kurtarmak için Divan-ü Lügati’t Türk isimli büyük şaheser sözlüğü yazan Kaşgarlı Mahmut’un memleketidir.
Tarihin en değerli siyaset bilimi, siyaset felsefesi, siyaset ahlakı eseri kabul edilen ‘Kutadgu Bilig’in yazarı Balasagunlu Yusuf Has Hacip bu toprakların evladıdır.
Tarihte ‘Türkistan Aydınlanma’sı denilen ve bütün cihana ışık saçan Türk İslam medeniyetinin ilk nüveleri bu bereketli topraklarda oluşmuştur.
Türkiye Türklüğü ile böylesine köklü soy ve inanç bağı olan Doğu Türkistan Türklüğü’nün yaşadığı acıları görmemezlikten gelmek yetmezmiş gibi bir de onları hayal kırıklığına uğratarak zalim Kızıl Çin’in Yiwu şehriyle kardeşlik protokolü imzalanması Türk milletinin iman ve ruh köküne bağlılığıyla haklı olarak övünen insanların yaşadığı – kendini işgalden kurtaran şehir Kahramanmaraş- için büyük bir talihsizlik olmuştur. Böyle bir adımın akılla, vicdanla ve insanlıkla bağdaşır bir tarafı yoktur.
Birazcık tarih bilgisi ve şuuruna sahip olanlar asırlar öncesinden Göktürk hakanı Bilge Kağan’ın Orhun Abideleri’nde ebedi taşlara nakşettiği Çinliler ile ilgili şu uyarılarını hatırlamalıdırlar; “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz imiş” deniliyor. Bu cümlenin ardından Türk milleti yine “Çinli’nin tatlı sözüne, akçesine, yumuşak ipek kumaşına, güzel kızlarına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin!”
Tabii tarih deyince ‘Emeviler tarihi’nden başka tarih bilmeyen sakil(sıkıntılı) zihniyetliler için bunun bir anlamı olmayacaktır. Ayrıca Sultan 2. Abdulhamit Han’dan Osmanlı Devleti’nin bütün dış borçlarını ödeme karşılığında Filistin’den toprak isteyen Dünya Siyonist kongresi üyelerini huzurdan nasıl kovduğu hatırlardadır.
Biz Türkiye Cumhuriyeti Çin’le savaşsın demiyoruz. Siyasi, iktisadi ve ticari ilişkilerini sonlandırsın da demiyoruz. Sadece Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dışı uygulamaları Birleşmiş Milletler zemininde ele alarak Çin Halk Cumhuriyeti yönetimine bir çağrıda bulunup Türkistan’daki hukuk dışı uygulamalara son verip Çin Halk Cumhuriyeti anayasasının Doğu Türkistanlılara tanıdığı hakları vermesini istemesini bekliyoruz.
Kahramanmaraş B.B. Meclisi’nde ve Ak Parti Kahramanmaraş il yönetiminde bazı üyelerin bu kardeşlik protokolüne karşı çıkması üzerine yukarılara dalkavukluğu ile ‘Mahir’ bir kişinin bu üyeleri sert bir şekilde azarlayarak ‘Siz karışmayın!! Bu bir devlet politikasıdır.’ Dediğine dair duyumlar almıştık.
Unutulmasın ki! Türkiye Cumhuriyeti Türk İslam dünyasının göz bebeğidir. Biz Türkler “Dünyanın neresinde bir Türk zulme ve haksızlığa uğruyorsa, dünyanın neresinde bir Müslüman zulme ve haksızlığa uğruyorsa, dünyanın neresinde bir insan zulme ve haksızlığa uğruyorsa onun yanında oluruz ve olmaya devam edecektir”.
Türkiye Cumhuriyeti’nin otuz milyonluk bir Müslüman Türk varlığını kanla ve gözyaşıyla yok etmeye çalışan Kızıl Çin yönetiminin bu zalim tavrını görmemezlikten gelmek veya göz yummak gibi bir devlet politikası olmaz, olamaz!!!
Zannediliyor ki Yiwu şehriyle ‘kardeşlik protokolü’ sonrası milyonlarca Çinli turist gelecek, milyar dolarlık yatırımlar yapılacak veya Çin’e on milyarlarca dolarlık mal satılacak.
Bunların hepsi ham hayaldir. Kahramanmaraş’ın ağzına çalınan bir parmak baldır. Türkiye Cumhuriyeti 2019 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti’nden yaklaşık otuz milyar dolarlık mal satın almış, karşılığında ise üç milyar dolar civarında mal satabilmiştir. Yani bu dış ticaret, bizim aleyhimize cereyan etmektedir.
Bir güzergahı bizim sınırlarımız içerisinden geçerek Batı Avrupa’ya ulaşan ‘bir yol, bir kuşak’ projesiyle ülkemize gelecek Çin Halk Cumhuriyeti trenleriyle gelse gelse ucuz, kalitesiz, sağlığa zararlı ürünler gelir. Sadece Maraş özelinde düşündüğümüzde; bu ucuz ve kalitesiz malların pazarlarımızı işgal etmesiyle Kahramanmaraş’ın çelik ve emaye mutfak eşyaları sektörü çöker. Çin’in yine kalitesiz ve zehirli boyalar taşıyan tekstil ürünleri Kahramanmaraş tekstil sanayini çökertir. Bu trenlerle çekirge sürüsü gibi ucuz emek, Çinli işçi gelir; Türk işçisinin ekmeğine ortak olur.
Türkiye Cumhuriyeti çok daha akıllı politikalarla oradaki otuz milyonluk Müslüman Türk varlığını Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı koz olarak kullanıp, onların da refah seviyesinin artmasına ve Çin ile aramızda dostluk ve barış köprüleri inşa edilmesine imkan sağlayabilir. Gerisi laf-ı güzaftır. Öyle beş on külah dondurma satarak Maraş’ın ve Türkiye’nin kalkınmasını sağlayamazsınız.
Başta Büyükşehir Belediye başkanı Hayrettin GÜNGÖR ve Büyükşehir belediye meclis üyeleri Yiwu şehriyle yapılan kardeşlik protokolünü yırtılıp çöpe atılmalıdır.
13-17 Kasım 2019 tarihleri arasında dost ve kardeş Özbekistan’ın Semerkant şehriyle Türkiye’nin Sakarya şehri arasında yapılan kardeş şehir törenlerine katılmıştım. Oradan sayın Hayrettin GÜNGÖR’ü telefonla aradım. Çok yoğun! olmalı ki cevaben bize dönmedi. Bunun üzerine yazılı olarak ‘Kahramanmaraş’a Kızıl Çin’in Yiwu şehriyle kardeşlik değil Buhara ile kardeşlik yakışır’ diye yazılı çağrı gönderdim. Evet Kahramanmaraş’a kardeş şehirler lazımsa bu Buhara, Bişkek, Almatı, Astana, Yesi, Bakü, Gence, Bahçesaray, Üsküp, Kosova, Bosna olmalı. Doğu Türkistan’da Urumçi, Kaşgar, Aksu, Turfan, Yarkent olmalı. Prizren olmalı.
Kosova sınırları içerisindeki Prizren’de ‘Maraş mahallesi’ ismiyle bir mahallenin olduğunu bu şehirde iki ayrı Maraşlı vali paşanın yüzyıllar önce iki ayrı cami ve külliye inşa ettirdiğini biliyor musunuz?
Ez cümle Abdal Halil Ağa gibi bir yoksul insan Ermeni Hırlakyan’ın teklif ettiği bir kese altını, yüce dinimizi ve devletimizin namusunu düşündüğü için reddediyor. Sayın Hayrettin GÜNGÖR ve arkadaşları Çin’den yeşil dolarlar gelecek diye Kızıl Çin’in Yiwu şehrini kardeş şehir ilan etmeye hazırlanıyorlar. Ne diyelim baht utansın.
Hayrettin GÜNGÖR Bey’in Büyükşehir Belediye başkanlığına aday ilan edildiğinde kendisini telefonla arayarak tebrik edip başarı dileklerimi bildirmiştim. O da bana: ‘ Ağabey Afşin’deki bütün MHP oylarını sizden istiyorum’ demişti. Bende cevaben; ‘ Benim öyle bir yetkim yok. Siz MHP’nin sayın Genel Başkanı’ndan isteyeceksiniz.’ demiştim.
Sayın Hayrettin GÜNGÖR önümüzdeki ilk mahalli seçimlerde şayet yeniden olursa Kahramanmaraş’ımıza kardeş şehir olarak düşündüğü Kızıl Çin’in Yiwu şehrindeki Çinli seçmenlerin oylarıyla seçimi garantiler.
Abdal Halil Ağa kadar haysiyetli olamaz mısınız? Diye sormakta haksız mıyım?