Sayın Genel Başkan;
24 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimlerde AK Parti ilk defa tek başına iktidar olma imkânını kaybetmişti. Milletimiz, MHP’yede 80’den fazla milletvekili vererek yeni bir şans ve kurulacak bir hükümete ortak olma imkânı sağlıyordu. Böyle bir hükümet ortaklığıyla da AK Parti’nin fütursuz icraatlarını, dizginlemek imkânı bulunacak ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da anayasal sınırlara çekme imkânı doğacaktı.
Ne yazık ki bu defa da kamuoyunu şaşırtmadınız, daha seçim sonuçları kesinleşmeden yine bir “Dr. Devlet Bahçeli klasiği” sergileyerek, Türkiye seçimlere gitmelidir çağrısıyla ülke yönetiminde inisiyatifi yeniden Sayın Cumhurbaşkanının eline verecek bir adım attınız.
Bir parti genel başkanı partisini daha ilk dakika da saha dışına atar mı?
Siz bu seçim açıklamanız ve ortak hükümet kurma tekliflerini reddetmekle Sayın Cumhurbaşkanına oyun kurma imkânı verdiniz. Bunun sonucunda da AK Parti 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde yüzde 49,49 oy oranı ile 317 milletvekili çıkarıp beş ay sonra yeniden tek başına iktidara geldi. MHP ise 24 Haziran 2015 seçimlerinde kazandığı 80 milletvekilinin yarısını kaybetti. Zat-ı alinizde bir türlü hükümet olmaya yanaşmayınca milletimiz MHP’yi bu şekilde cezalandırmış oldu.
Halbuki diğer muhalefet partileriyle birlikte hareket edip TBMM Başkanını seçtirebilirdiniz. TBMM Başkanının seçilmesi demek ise AK Parti iktidarları süresince yıllardır iddia edip dile getirdiğiniz her türlü yolsuzlukları soruşturma komisyonları kurarak yüce divana götürme imkânı bulmak demekti. Şimdi yakın çevrenizden “Ne yani Meclis Başkanını seçmek için HDP ile de iş birliğimi yapsaydık.” itirazlarını duyar gibi oluyorum. Halbuki aynı HDP ile mecliste grubu olan siyasi partiler ve MHP temsilcilerinin TBMM çatısı altında aylarca süren yeni anayasa taslağı çalışmaları yapmalarında bir mahsur görmemiştiniz.
Seçim akşamı yaptığınız açıklamada önce Ak Parti’nin CHP+HDP ile hükümet kurmasının daha doğru olacağını ifade ederek bugün “zillet” diye isimlendirdiğiniz siyasi grupların, devlet gemisinin kaptan köşküne yerleşmesine imkân verecek oldukça garip bir tavsiyede bulunmuştunuz.
AKP ile CHP arasında günlerce süren “istikşafi görüşmeler” den bir sonuç çıkmayınca sıra MHP’ye hükümet ortaklığı teklifine gelmişti. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, MHP genel merkezine gelmeden önce yakın kurmaylarından birisi ona: “Devlet Bey’e görüşmeye gittiğiniz de özel görüşmek istediğinizi belirtin. Akabinde de geliniz hükümeti beraber kuralım ve Sayın Cumhurbaşkanı da anayasal sınırlarına çekilsin” demesini tavsiye ediyor.
Beraberinde AKP kurmaylarından Mahir Ünal, Ömer Çelik, Faruk Çelik ile MHP genel merkezine geldiklerinde Sayın Davutoğlu’nun özel görüşelim teklifini, “Benim arkadaşlarımdan gizlim saklım yoktur.” diye reddediyorsunuz. Ve elinizdeki telefondan Cumhurbaşkanı Danışmanı Ankara Milletvekili Aydın Ünal’ın size hitaben –Burada tekrarından utanç duyacağımız-Hakaretler yağdıran sosyal medya paylaşımlarını göstererek “Bundan haberiniz var mı? Siz kendi adınıza mı geldiniz yoksa Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan adına mı geldiniz.” diye soruyorsunuz.
Sayın Davutoğlu’ da bu paylaşımlardan haberim yok ve ben buraya AKP Genel Başkanı sıfatı ve Başbakan olarak birlikte bir hükümet kurma teklifiyle geldim diyor ve devamında şu dört teklifi sunuyor:
1- Uzun süreli AKP-MHP koalisyon hükümeti kuralım. Sayın Cumhurbaşkanı da anayasal sınırlarına çekilsin.
2- Birlikte kısa süreli -mesela 1 yıllık- AKP+MHP hükümeti kuralım.
3- Seçim tarihini önceden belirlemek kaydıyla birlikte bir seçim hükümeti kuralım.
4- AKP olarak bir azınlık hükümeti kuralım, siz dışarıdan destek verin. HDP’den bakan almayalım.
Zat-ı aliniz de bu 4 teklifi de anında reddediyorsunuz. Sayın Davutoğlu’nun görüşmeden ayrılırken: “Dışarıda bekleyen Televizyon ve Gazete muhabirlerine bu 4 teklifimi de reddettiğinizi açıklayabilir miyim?” diye sorması üzerine bu görüşme esnasında yanınızda bulunan Sayın Genel Sekreteriniz “Efendim 4 teklifi de ret mi ediyoruz” diye soruyor. Sizde evet dördünü de reddediyoruz” diye cevap veriyorsunuz.
AK parti heyeti genel merkezden ayrıldıktan hemen sonra MHP kurmayları parti teşkilatlarına Ahmet Davutoğlu, MHP ile hükümet kurma teklifi getirmedi haberini kamuoyuna yayma talimatı veriyorlar.
İleriki zamanlarda Sayın Davutoğlu’nun bu konuyla ilgili olarak katıldığı Televizyon programı esnasında yayına telefonla katılan Sayın Faruk Çelik görüşmelerin bu şekilde geçtiğini bir kere daha doğrulamıştı.
Sayın Ahmet Davutoğlu ve beraberindekiler MHP genel merkezinden ayrıldıktan sonra akşam saatlerinde Balgat sırtlarından bir yerden, Beştepe’ye bir telefon geliyor: “Dikkat edin Davutoğlu ayağınızı kaydırmaya çalışıyor”.
(Bu bilgileri bize şu anda ismi biz de mahfuz hem zat-ı alinizi hem de AKP çevrelerini çok iyi tanıyan bir “Alim” dostumuz aktarmıştı. Bir gün devletteki önemli görevi sona erdiğinde ismini açıklamakta bir sakınca görmeyeceğimizden emin olabilirsiniz)
Sayın Genel Başkan;
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun “Siyasal İslamcılık, anadilde eğitim, mahalli özerklik” ve benzeri görüşlerini bizim katılmamız asla söz konusu olamaz . Hayatımız Türkiye’nin çökertilmesi demek olan bu projelere karşı mücadele ederek geçmiştir.
Yakın çevresinden edindiğimiz intiba dünya malı ve akçeli işler konusunda aynen zat-ı aliniz gibi Sayın Davutoğlununda dürüst kaldığı şeklindedir. Ne yazık ki tam bir yağma düzenine dönüşen Türkiye’miz de bir siyasetçinin en tabii hali olmak gereken kişisel ahlaki meziyetleri üzerinde taşıyan siyasetçileri mumla arar olduk.
Ayrıca Meşhur çözüm süreci esnasında 16 Kasım 2013 tarihinde Diyarbakır Kantar Meydanında İmralı Canisinin mektubununda okunduğu, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Irak’ın kuzeyindeki kukla yönetimin elebaşısı Mesut Barzani, Şivan Perver, açılım ve çözüm projelerinin karanlık yüzü Beşir Atalay, HDP Milletvekilleri ile birlikte kol kola verdikleri fotoğrafı zat-ı aliniz unutmuş olsa da ne bizim ne de milletimizin hafızasından silinmiş değildir.
Ama unutmamak lazımdır ki bu ve benzeri siyasi gafların yegâne mesulü Sayın Ahmet Davutoğlu da değildir. Bu cürümün (suç) ortaklarından birini “Şerok Ahmet” diye itibarsızlaştırıp diğer “Şerok”ları temize çıkarmak gayreti de çok önem verdiğiniz siyasi ahlak ilkeleriyle de ne derece bağdaşır onu da yüksek takdirlerinize bırakıyoruz. S
Sözün burasında hemen A K Partinin iç işlerine karışmak bizim işimiz değildir. Ama 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde yüzde 49,49 oy alarak büyük bir başarıya imza atmış bir parti genel başkanının birkaç ay içerisinde siyaset ağaları tarafından tasfiye edilmesinin sebeplerini başka yerlerde aramak lazımdır. Zannımızca Sayın Davutoğlu’nun hazin sonunu hazırlayan hususlardan birkaç tanesi şöyle sıralanabilir:
1. 24 Haziran 2015 genel seçimlerinden önce AK Parti Başkanlık Divanında bir ilke kararı alınıyor. Buna göre hakkında yolsuzluk söylentileri olan milletvekilleri ve parti yöneticilerinin birinci derece akrabaları milletvekilleri listelerine alınmayacak. Bu karara istinaden de AK Parti Sakarya Milletvekili Şaban Dişli ve Sayın Cumhurbaşkanının damadı -Türkiye’yi ekonomik mucizelerle ayağa kaldıran- Maliye Bakanı Berat Albayrak listelere yazılmamıştı. Bunun üzerine Sayın Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu’nu davet ederek “Hem Şaban Dişli konusunda ısrar etmiş hem de Berat Bey benim birinci derece akrabam değildir. Sadece damadımdır.” itirazı üzerine hem Berat Albayrak hem de Şaban Dişli listelere eklenmişti. Bu husus Sayın Davutoğlu aleyhine bir kenara not edilir.
2. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu yeni hükümeti kurarken kabinede Ulaştırma Bakanlığına -oğullarının gemi ticaretiyle iştigal ettiği gerekçesiyle- Sayın Binali Yıldırımı getirmemişti. Bu da Sayın Davutoğlu’nun aleyhine bir not yazılır.
3. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Başbakan olduktan sonra AK Parti grubu olarak meclise üç kanun teklifi getirmişlerdi.
Siyasi ahlak yasası
Çok yoğun yolsuzluk iddialarına sebep olan imar yolsuzluklarına son verecek bir imar yasası teklifi
Yolsuzlukları önleme ve araştırma yasası
Bu kanun teklifleri de Sayın Cumhurbaşkanı ve kadrosu tarafından hiç hoş karşılanmamış ve meclisten geçememişti.
AK Parti genel başkanı ve Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun TBMM’den geçirmeye çalıştığı yukarıda zikrettiğimiz kanun teklifleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devre dışı bırakarak, ABD Başkanı Obama ve Avrupa Birliği liderleriyle doğrudan görüşme talepleri devletin zirvelerinde şimşekleri üzerine çekmişti. Bu en son zat-ı alinize de yaptığı “Geliniz hükümeti birlikte kuralım. Anayasayı çiğnemekle itham ettiğiniz Sayın Cumhurbaşkanı da anayasal sınırlarına çekilsin.” teklifi üzerine genel başkanlık koltuğundan indirilmesi için düğmeye basılıyordu.
Cumhurbaşkanının isteği ve talimatıyla Sayın İsmet Yılmaz TBMM başkanlığına seçiliyor ve 1 Kasım 2015’te erken seçim kararı alınıyordu. Bu arada Sayın Davutoğlu’nun AK Parti milletvekilleri ve bağımsızlarla kurduğu 63. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinde başbakan yardımcısı olarak yer alan MHP milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’e karşı MHP cenahından bir siyasi linç kampanyası başlatılıyordu. Bu kampanyaya başlangıçta bir anlam verilemese de Tuğrul Türkeş’e duyulan bu öfkeye, AK Parti ile kısa süre sonra gerçekleştireceğiniz Cumhur İttifakı’na giden yolda kendi adına ve zat-ı alinizden önce davranmasının sebep olduğu anlaşılıyordu.
–Devam edecek…–