Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim,
Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.
Dünya denen mezellete dalsın her isteyen,
Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
Herkes bir özleyişle yaşar… Ben de öylece
Altaylar’ın ve Tanrıdağ’ın çevresindeyim.
Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara
Son menzilin hüzün dolu kaşanesindeyim.
Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim…
Hüseyin Nihal Atsız
SEVENLERİN DİLİNDEN:
Atilla Yayım: “…Mustafa Kafalı Hoca bize geçmişin yanında, geleceğin daha parlak olacağını gösterdi ve inanan insana bedbinliğin yakışmadığını öğretti. Ecdat ondan hoşnut, hal ondan hoşnut, gelecek ona minnettardır.”
İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlarından(1974-1975) Abdullah Kederoğlu: “Semerkant’tan Saraybosna’ya at koşturan akıncı beylerinin üniversite dünyasındaki temsilcisi olarak kabul ettiğimiz Mustafa Kafalı ağabey, nevi şahsına ait tavır ve üslubu ile bizim kuşağımıza örnek olmuş önemli şahsiyetlerden biriydi.
O ve onun gibi birkaç müstesna hocanın gayretleriyle şekillenen gençliğin duygu ve düşünce yapısı yarınlara taşınabilecek güzel bir miras olarak önümüzde durmaktadır.
Dünyaya kendini kabul ettirmiş, övündüğümüz ilim adamlarımızda, onun parmak izlerini görürüz.” demektedir.
Prof. Dr. Güzide Turanlı ve eşi Prof. Dr. Sacit Turanlı: “Heybetli görüntüsünün arkasında son derece verici, kucaklayıcı ve sevgi dolu bir insan, Türk tarihi, coğrafyası ve kültürü konusunda bir hazine ve bunları çevresindekilere aktarmak için uğraşan bir hocaydı.
Mustafa Kafalı Hocanın milletine ve devletine olan aşkı ömrü boyunca hiç eksilmeden devam etti. Bu aşkla davet edildiği her toplantıya gider ve konuşur milletinin büyüklüğünü anlatmak için çırpınırdı.”
İbrahim Tellioğlu: “…Türk Milliyetçiliği hayatına kendini adamış, yorulmadan ve usanmadan, üstün bir fedakarlık duygusuyla, Türk insanına, özellikle gençlere, kimliğini ve tarihini anlatmış, geçmişiyle bağını hatırlatmış, milli ve kültürel değerlerimizin hafızalara yerleşmesinde öncülük etmişti. Vatan, millet ve ülke meselelerinde hep gür ses olmuş ve her yerde olmuştu.”
Sadi Somuncuoğlu: “Ömrünü Türk milletine adayan, hayatta olduğu sürece ilerlemiş yaşında bile, kendisinden istenen her hizmete koşan; diyar diyar dolaşan, evinin kapısı her gelene açık olan bu ulu çınarın milli ülkü yolunda yetişen nesillerimize örnek olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederiz.”
Prof. Dr. Bayram Ürekli: “Mustafa Kafalı Hoca Türk milliyetçilerinin her türlü toplantısına uzaklık, yorgunluk gözetmeden katılıp onurlandıran, öğrenip özendiren güzel ötesi bir insandı. Merhamet, adalet, edep, haysiyet, şeref abidesi erdemli bir insandı.
Kafalı hoca, öğrencilere sadece ders veren bir eğitimci değil, hal ve tavırları, dürüstlüğü, yardım severliği, şefkati, doğru sözlülüğü ile bir örnek şahsiyetti.”
Mustafa Kafalı Hoca öğrencileri için sadece büyük bir hoca değil, aynı zamanda bir büyük ağabey, yakın bir arkadaş gibiydi. Sohbetinde hangi vasfı öne çıkardı anlaşılamazdı. Öğrencilerinin en ufak sıkıntılarında önlerine düşer, o işi üzerine vazife addeder ve bitirmeden rahatlamazdı.
Prof.Dr Alaaddin Aköz: “Kafalı Hoca bizim sadece hocamız değil, her şeyi sorabileceğimiz bir bilge, sığınacağımız bir baba ve en önemlisi bize yol-yordam öğreten, akademisyen olma şuurunu kazandıran bir fahri danışman idi. Heybetli duruşuyla saygı celbeden, konuştuğu anda hayranlıkla dinlediğimiz, her ne anlatırsa anlatsın bizi hayal dünyamızda Asya bozkırlarına, Tanrı Dağlarına götüren bir büyük Türk tarihçisiydi. Fikrî dünyamızın olgunlaşmasının önde gelen mimarı, kısacası onca hoca arasında ‘bizim Kafalı Hocamız’dı.”
Prof. Dr. Mümtaz Turgut Topbaş: “Görüş mesafesi derin, vizyon sahibi tavrıyla hepimiz için önemli bir yol gösterici olmuştur.
Onu milletini kucaklamayı bilen ve geleceğe taşıyan, tarihten gelip geleceğe uzanan bir zihni terkip adamı olarak, durağan muhafazakarlığın değil, aktif milli ruhun insan modelini kuran, çevresindekilerin fikir sahibi olmalarına çalışan bir entelektüel olarak tanıma şerefine erdim.
… Türk kimliğinin tarihi ve sosyolojik portresini derinlemesine analiz yeteneğiyle, standart aydın tavrına karşı, milli kültürün imkânlarını ve üstünlüğünü, asli değerlerimizi yeniden inşa etmeyi başarmış ve bu manada kamuoyu oluşturmuş bir vatanseverdi.”
Yrd. Doç. Dr. Ruhi Özcan: “Mustafa Kafalı Hoca duruşu, tavrı ve edasıyla insana güven veren müstesna bir kişiliğe sahipti.
Hiç unutmam bir gün bana bir zarfın içerisinde bir miktar para vererek, özel kaleme iletmemi söyledi. Özel telefon görüşmelerinin ücretine mahsuben; faturanın ödenmesine katkıda bulunduğuna şahit olmuş ve şaşırmıştım.
Ders anlatırken, konu ilim tahsilinden açıldığında, ilmin bir şekilde sonradan öğrenilebileceğini fakat fıtratın önemli olduğunu özellikle vurgulardı.
Öğrencilerine, gerek akademik açıdan gerek insani açıdan âdeta meşk usulü bir eğitmenlik görevi yapardı. Adeta Süreyya yıldızı misali bir önder, bir baba vasfıyla herhangi bir kıskançlık göstermeksizin var olan bütün birikimlerini, öğrencilerinin idrakleri nispetinde onlara aktarmaya gayret ederdi.”
Prof. Dr. Üçler Bulduk: “Kafalıların odasında küçük dünyalara yer yoktu. Sen-ben kavgası yoktu. İzzet, ikbal arayışı yoktu. Büyük ideallerin, mefkûrelerin adeta bir el uzatımı mesafesinde yakın olduğu dört duvardan ibaret idi Kafalıların odası.”
Prof. Dr. Mehmet Alaaddin Yalçınkaya: “Hocamızın bir diğer özelliği de hiçbir konu hakkında bilmeden boş yere konuşmaması ve asla hiçbir meslektaşı hakkında ileri geri konuşmamasıydı. Kafalı Hocamızda kin ve nefret söylemi olmazdı. Yine Hocam Mustafa Kafalı devlet adamları ve siyasiler hakkında da afaki konuşmalar yapmaz ve büyük bir terbiye nezaket kuralları içerisinde onların icraatlarını takip ederek. “Allah onları ıslah etsin ve yanlış yapmadan onları alıkoysun.” Derdi. Her şeyden öte Mustafa Kafalı Hocam, adam gibi adam, hoca gibi hoca ve bir neslin unutamayacağı ULEMANIN SON HALKASI idi.”
Öğrencilerinden Prof. Dr. Mustafa Keskin: “Amel defterinin hiç kapanmayacağı inancımla evvel giden ahbaba da bizden sonrakilere de selam olsun diyorum. Ahmet Cevdet Paşa’nın şu tertibiyle bitiriyorum: ‘Bu dünya ahvali teceddüdat(yenilikler) tan ve tebeddülat(değişiklikler)tan, ittisalat(aralık kalmayacak şekilde temas etme)tan ve infisalat(yeni bir fasla geçme)tan ibarettir. Cümlemiz faniyiz, lakin devletimiz, milletimiz ve vatanımız ebedidir. Devlete, millete ve vatana hep bu gözle hizmet etmek gerektir.’ Faniliğini müdrik hocaların hocası Prof. Dr. Mustafa Kafalı beyefendi her zaman devletinin, milletinin ve vatanının hizmetkarı olmuştur.”
Mustafa Öztürk: “Türk milliyetçiliğini Tarihini yazanlar, Atsız Hocanın ‘Yamtar’ dediği Mustafa Kafalı’ya, mutlaka geniş bir sayfa ayıracaklardır. O, hizmetiyle bunu hak etmiştir. Bilge Kağan’la, Kaşgarlı Mahmut’la, Gaspıralı İsmail’le, Ziya Gökalp’le, Nihal Atsız’la, Zeki Velidi Togan’la, Alparslan Türkeş’le beraber anılmak ne büyük mutluluktur. Yüce Tanrı bize de böyle destani bir hayat nasip etsin.”
İnanıyorum ki Mustafa Kafalı Hocam Türk milletine bir adanmışlık duygusuyla hizmet ederken rahle-i tedrisinden geçtiği Atsız Beğin:
“Toprak ana uyuturken koynunda bizi,
Yarınkiler biçecektir ektiğimizi,
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şâd olacaktır!”
Mısraları kendisine ilham kaynağı olmuştur.
Prof. Dr. Altan Çetin: “Prof. Dr. Mustafa Kafalı ‘Anadolu’nun Fethi ve Türkleşmesi’ konulu çalışmasında tohumdan uygarlığa vatanın nasıl Türkistan’dan Türkiye’yi kurduğunu aklımıza ve bilincimize işleyiverir. O davudi sesini artık hasretle ve gözlerimiz nemli hatırlayacak olan biz öğrencileri bu malumatın, mefkûrenin ve bilincin Türkistanlı müntesipleri olarak mesuliyetimizi müdrik yaşamaya gayret edeceğiz. Hocamızın bedenini her fani gibi sonsuzluğa tevdi ederken fikirlerinin sonsuzluğa kadar Türk milletiyle yaşayacağına dair inancımız tamdır.
Prof. Dr. Mustafa Kafalı duruşu ve meselesi olan, mütebessim yüzündeki vakarda Türk milletinin bin türlü çilesinin çizgileri okunabilen varlığı Türk varlığına armağan olan bir adanmış tarihçi, düşünce ve dava adamı olarak hatıralarımızda dualar ve minnetle yaşayacaktır. Ruhunuz şad olsun hocam; Kürşad Yamtarı ile ebediyette buluştu. Eminiz ki Nihal Atsız, Erol Güngör, Osman Turan gibi ebediyet olmuş niceleri ile oradan ahfadınıza bakıyorsunuz. Türk Milleti ise fanilik âleminde bir aziz evladından daha mahrum kaldı. Tesellimiz fikirlerinin aklımıza ve şuurumuza her zaman kılavuzluk edecek olmasıdır. Ruhuna Fatiha…”
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un: “Türkçülerin, ülkücülerin hayatı inişli ve çıkışlı bir destandır. Ömrümüzün inişlerine aldırmadık, çıkışlarına önem vermedik. Bir görev için gelmiştik dünyaya. Görevimizi yapıyorduk.” sözleri merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın:
“Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
Bir görev yapmak içindir yaşamak.
Er kişiysen görevin neyse, başar.
Zevke, eğlenceye hayvan da koşar.”
Mısralarını hatırlatmaktadır. Bütün bir ömrünü bu mısraların işaret ettiği doğrultuda, büyük bir görev aşkıyla tamamlayan Mustafa Kafalı Hoca da bu büyük görev aşıklarından biriydi.
Ercilasun Hoca, devamla: “Mustafa Kafalı yiğit ve alim bir Türk milliyetçisi, son dönem Türk milliyetçiliğinin Oğuz Han soylu öncülerinden biriydi. O artık yok ama eserleri aramızda. Yazıp çizdikleri de, yetiştirdikleri de. Bizler onlardan yararlanmaya devam edeceğiz. Özellikle büyük Türk milletine duyduğu derin aşk ve hizmet heyecanı ve gök kubbede hoş bir sada bırakan örnek dava adamlığı şahsiyetiyle yolumuza ışık tutmaya devam edecektir. Selam olsun erenlere.” demektedir.
Cenab-ı Hakk yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mealen “Her nefis ölümü tadacaktır.” buyurduğuna göre Mustafa Kafalı Hocamız da “Hepimiz Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz.” emri mucibince Yüce Yaradanın “Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen O’ndan razı, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir.” ilahi çağrısına uyarak 28 Ağustos 2019 tarihinde ruhunu teslim ederek uçmağa varmıştır.
Şüphesiz inananlar için ölüm hiçlik değil, yokluk değil, bir fani dünyadan bir ebedi aleme göçüştür.
“Ölürse canlar ölür, ruhlar ölesi değil.”
İnanıyoruz ki Mustafa Kafalı Hocamızın aziz ruhu şimdi Tanrı Dağları’nın semalarında başta Oğuz Kağan ve Kür-Şad atamız olmak üzere büyük atalarımızın ruhlarıyla buluşmuş ve Atsız Beğ “Hoş geldin Yamtar, kutlu olsun.” diyecektir.
Yine inanıyoruz ki Türk Milleti’nin iman ve ruh köküne bağlı bu büyük mücadele adamı ilahi müjdelere mazhar olmuş büyük Türk Milleti’nin bir yiğit evladı olarak alemlere rahmet olarak gönderilen şanı yüce Peygamberimiz Efendimizin yüce şefaatine nail olacak ve cennet-i âlâda O’na komşu olacaktır.
Ayrıca Türk Milliyetçiliğinin yıkılmaz bir şahsiyet abidesi olarak ilim ve fikir hayatındaki üstün gayretleri ve büyük hizmetlerinden dolayı dünya durdukça hayır defteri hep açık kalacaktır. O bir ülkücü olarak yaşadı ve bir büyük ülkücüyü sonsuzluğa uğurladık.
İsterseniz aziz ve muhterem hocamıza, “Ülkücünün Çilesi”ni yaşayan ve yazan merhum Galip Erdem Ağabeyin satırlarıyla veda edelim:
“Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. Kalabalıklar ona acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Hâlbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca ‘kalabalık’a acımıştır.”
Ruhu şâd, mekanı cennet olsun.
Not: Bu yazı dizisini hazırlarken kendi hatıralarım, müşahadelerim ve düşüncelerimin yanı sıra Konya Ülkü Ocakları Eski Başkanlarından Harun Meral Beyin başkanlığını yaptığı Ahde Vefa Turan Birliği Derneğinin(ahdevefaturan@gmail.com) değerli yöneticileri tarafından -derneğin ismine yaraşır bir vefa örneğiyle- 23 Ocak 2016 tarihinde Konya Mevlana Kültür Merkezi Sultan Veled Salonu’nda gerçekleştirdikleri ve soğuk bir kış gününde Türkiye’nin dört bir tarafından gelen Kafalı dostlarının salonu hınca hınç doldurdukları “Prof. Dr. Mustafa Kafalı’ya Saygı Gecesi”ni müteakiben yayımlanan “İnsan Ona Derler Ki Yaşar Hatıralarla” isimli kitaptan da faydalandım.