Sayın Ekrem Dumanlı

1
737

 

Zaman gazetesinin 23 Eylül 2013 tarihli nüshasında silahlı örgütlere dikkat başlıklı yazınızı dikkatle okudum. Yazınızda son derece isabetli tespit ve analizleriniz olduğu gibi şahsen katılmadığım hususlar da vardır.

Ama özellikle yazınızın panorama bölümünün son paragrafında bir yandan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin sağduyu çağrısını takdirle karşıladığınızı belirtirken öbür yandan “ülkücülerin geçmiş dönemlerde yaşadığı büyük travmaları ve ülkeye verdiği zararı düşünecek olursak…” ifadenizdeki ülkeye verdiği zararı ibaresini anlayabilmiş değilim. Hiçbir namuslu vicdanın ülkücülerin geçmiş dönemde ülkeye zarar verdiği kanaatinize katılacağını sanmıyorum.

Evet, ülkücüler de insandır. İçlerinde hata yapmış olanlar da olabilir. Ayrıca ülkücülerin arasına sızıp ülkücü hareketi meşruiyet dışı yollara çekmek isteyen kötü niyetliler de olabilir. Ama Allah şahittir ki ülkücülerin istikametleri, kıbleleri daima doğru olmuştur. Türk milli tarih şuuru ile Türk milletinin ruh ve iman köküne bağlı ülkücülerin yegane gayesi, bu topraklar üzerinde bütün insanların hasret ve ümitle beklediği bir iman ve aşk medeniyetinin inşası mücadelesidir. Bu mücadele esnasında binlerce şehit vermiştir. İdam sehpalarına yiğitçe yürümüşlerdir. Ülkemizi 1980 öncesinin Afganistan’ı olmaktan kurtarmışlardıır. Bunu tarih kaydedecektir.

Bu ülkede 1970’li yıllarda üniversitelerde tarih-din düşmanlığı ve Allahsızlık propagandası yapılıp marksist leninist görüşler ülkenin kurtuluş reçetesi olarak yukarıda zikrettiğiniz terörist grupların o günkü temsilcileri tarafından silah zoruyla kabul ettirilmeye çalışılırken ülkücüler türk milletinin, islam aleminin ve insanlığın yegane kurtuluşunun tarihi tecrübelerin ışığında yeni bir medeniyet tasavvuru ile mümkün olacağını savunmuşlardır. üniversiteler, caddeler, işyerleri terör eylemleriyle sarsılırken, ankaranın ve büyük şehirlerin birçok mahallelerinde müslümanlar ramazan ayında marksist leninist grupların saldırılarına maruz kalma endişesiyle sahur yemeğini karanlıkta yemek zorunda kalırken –tabii bunları hatırlamaya sizin yaşınız kafi gelir mi bilmiyorum-, ülkücüler cesaret ve inançla canları, istikballeri pahasına Türklüğün ve İslam’ın serdengeçtileri olarak müdafi olmuşlardır.

Yazınızın başlangıç kısmında muhtelif terör örgütlerini teşhir ve telin ederken 70’li yılların bir kısım siyaset ve devlet adamlarının malul olduğu “tarafsızlık” hastalığından bir virüs size de bulaşmış olmalı ki bunca terör örgütünü teşhir ederken şöyle ülkücülere de bir suçlama yapmaktan kendinizi alamamışsınız. İnsan Allah’tan korkar. Ülkücüler bu ülkeye ne zarar vermiştir? 12 Eylül’ün işkence hanelerinde un ufak edilirken, idam sehpalarında sallandırılırken, on binlercesi istikbalinden olurken dahi bir karakolu taşladıkları vaki midir? Ülkücüler hiç olmazsa genel yayın müdürlüğünü yaptıkları gazetelerde eski marksist-yeni liberal, ırkçı-bölücü, devlet-millet düşmanı, batı kültür emperyalizminin ileri karakol temsilcilerine sahifelerini açmak gibi bir ayıbı yaşamamışlardır. Her birimizin karşı çıktığımız ve şiddetle telin ettiğimiz, cezalandırılmasını istediğimiz, demokrasi karşıtı darbeci unsurları bahane ederek bir milli müessese olarak kabul ettiğimiz Türk Ordusu’na yönelen psikolojik harekata alet olmamışlardır. Bir kısım satılık itirafçıların yalan beyanlarına dayanarak Türkiye’nin güneyinde bölücü eşkıyaya karşı kahramanca mücadele eden yiğit subayları hedef gösterip istikballerini karartmamışlardır. 

Birkaç ay önceki bir yazınızı hatırlıyorum. Bölücü ırkçı eşkıyanın hizmet hareketinin bazı yurt ve okullarına saldırılar düzenlemesi ve bölgedeki bazı saygın adamlarını katletmesi üzerine bölücü örgütü yerden yere vuruyordunuz. O zaman kendi kendime demiştim “günaydın Ekrem bey” ve aklıma rahmetli Galip Erdem ağabeyin bir sözü gelmişti: “Hakikatin keşfi, yediğiniz kazıkla doğru orantılıdır.” Evet, nihayet hakikati keşfetmiştiniz. Halbuki geçtiğimiz yıllarda çok satan ama çok şükür çok okunmayan gazetenizde “ölüm kuyuları” başlıklı haberleriniz hatırlıyorum. Sonra bu kuyulardan at–eşek kemikleri çıkmıştı da habercilik namusu gereği aynı sahifelerde aynı manşetlerle verilememişti. Söyleyecek, yazacak çok şey var ama ne diyelim…

Siz de dahil hepimizi Allah insaf ve merhametten ayırmasın.

 

1 Yorum

DR. DEVLET BAHÇELİ VE MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE -2 | Efendi Barutçu için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz